Makaleler

Süperego Nedir

Süperego nedir ? Ego ile süperego arasındaki farklara değindiğimiz bu içeriğimizi okuyarak ayrıntılı bilgilere erişebilirsiniz. İzmir psikolog arayışı ile başvuran binlerce bireye ve aileye terapi hizmeti vermiş bulunuyoruz. İzmir’de en çok tavsiye edilen psikologlarımız psikolojik sorunlar için bireysel terapi ve aile-evlilik sorunları için çift-aile terapisi alanında yüz yüze terapi ve online terapi vermeye devam ediyor. Sizlerde terapilerimizi inceleyebilir ve bizlere danışabilirsiniz.

Şimdi Üstbenlik olarak da bilinen Süperego kavramının tanımına geçiyoruz.

Süperego (üstbenlik) Nedir?

Üstbenlik olarak da bilinen Süperego bir kişinin psikoloji anlamında en yüksek mercisidir. Süperego benliğe karşı olarak yargıçlık veya denetleyici bir rol oynar. Freud bütün eserlerinde Süperego kavramını bütün ahlaksal kısıtlamaların temsilcisi olarak tanımlamıştır. Aynı tanımlamaların içerisinde mükemmellik yolunda verilen çabaların da savunucusu olarak tanımlamıştır. Süperego bilincimiz dışında etkinliğini sürdürmektedir.

Üstbenlik zamanla egonun bir parçası olarak değerlemeye ve toplumsallaşmaya evrimleşmektedir. Gerçekleşen bu evrim finalinde oluşan duruma üstbenlik (süpergo) adı verilmektedir.

Çocuklar dünyaya geldiklerinde bilinç altlarında günah, ayıp, saygı gibi kavramlara hâkim değillerdir. İnsanların yaşamını haz duygusu yönetmektedir. Bebekler büyüyüp haz ilkesi ile karşı karşı gelip, bu duyguyu geliştirdiğinde ebeveynleri tarafından uygunsuz sosyal davranışlar sergilediğinde ceza alır.

Bir çocuk yaramazlık yaptığında, ebeveynlerinin davranışlarını duyacağını, göreceğini ve cezalandırılacağını düşünerek eylemlerinden korkar. Çocuk biraz daha büyüdüğünde, ebeveynleri yokken bile yaramazlık yapmayı otomatik olarak durduracaktır. Çünkü anne babası artık ondan başkası değildir, olmamaktadır. Ebeveynler artık içselleştirilmiş ve çocuğun zihninin bir parçası haline gelmiştir. Nereye giderse gitsin, ebeveynleri aklında onunla birliktedir. Yargı sistemi dediğimiz süperegonun insan hayatındaki tezahürü “suçluluk”tur.

Çocuklukta gördüğümüz korku ve utanç, süperego gelişiminin belirtileridir. Süperego, bilinçsiz ve bilinçli süreçleri içerir. Vicdan, süperegonun bilinçli kısmında yer alır.

Ego, süperegonun (kısıtlamalar, yasaklar) ve id’in (haz ilkesi) baskısı altında uygun çözümler arar.

Psikoaktif 2002 yılından bu yana hizmet vermektedir. Terapi ve danışmanlık hizmetlerine ek olarak, pratikten gelen birikimleriyle düzenlediği psikologlara, danışmanlara, diğer ruh sağlığı ve kişisel gelişim uzmanlarına yönelik eğitimler de bünyesindeki hizmetler arasındadır. Eğitimlerimize göz atmayı unutmayınız.

Dikkatinizi çekebilir: Sosyal anksiyete nedir ?

Peter Pan sendromu nedir

Peter pan sendromu nedir ? sendromun nedenlerini öğrenmek istiyorsanız bu içeriğimiz tam da sizlere göre. Peter Pan Sendromunun hem dezavantajları hem de olumlu etkileri olabilir. Birey için, hayata daha eğlenceli bir bakış açısına sahip olmak, uzun vadeli zihinsel sağlığı iyileştirmeye ve düşük stres seviyelerini azaltmaya veya sürdürmeye yardımcı olabilir. Eşleri, arkadaşları veya aileleri, daha spontane yaşamaya, hayattaki küçük şeylerden zevk almaya ve hatta şeylerin daha eğlenceli tarafına odaklanmak için stres ve endişeleri bir tarafa nasıl atacakları konusunda kendilerine ilham verildiğini veya teşvik edildiğini görebilir.

Peter Pan Sendromu Nedir ?

Peter Pan Sendromu, tahmin edebileceğiniz gibi, bir yetişkinin olgunlaşmak ve kendi yaşındaki birinin sorumluluklarını üstlenmek istememesidir. Tüm bunlarla birlikte Peter Pan Sendromu bir psikoloji sendromudur ve Peter Pan Sendromunun kendini gösterme şekli kişiden kişiye değişebilir. Bununla birlikte, tipik hasta, yetişkin yaşamına girmek istemeyen biridir ( genellikle bir erkek) . Çalışamazlar, sorumluluk alamazlar ve çevrelerindeki herkesin yaşam tarzlarını desteklemesini isterler.

Peter Pan Sendromu Belirtileri 

Peter Pan Sendromu herkesi etkileyebilirken, erkeklerde daha sık görülme olasılığı daha yüksektir. Aile ve romantik ilişkileri, çalışma ilişkilerini ve hayata karşı tutumları etkileyen ortak özellikler ve dikkat etmeniz gereken uyarı işaretleri vardır. Belirtiler aşağıda listelenmiştir.

Peter Pan Sendromu davranışsal belirtileri 

Bu sendroma sahip kişilerin belirtileri aşağıdakileri içerebilir, ancak bunlarla sınırlı değildir:

  • Nasıl göründüklerine, kişisel refahlarına veya özgüven eksikliğine aşırı ilgi duyabilirler.
  • Hesaplamadan para harcamak veya kişisel mali durumlarını takip etmekte güçlük çekmek.
  • Çaresiz bir kişilik olarak dünyada başarılı olamayacaklar hissine kapılmak.
  • Genel güvenilmezlik veya ‘dökülme’ kalıpları. Bu, stresli durumlara duygusal patlamalarla tepki vermeyi içerebilir.
  • Kişisel sorumluluk eksikliği (örneğin, yanlış giden şeyler için başkalarını suçlamak veya mazeret bulmak gibi).
  • Kişisel gelişime veya gelişmeye çok az ilgi duymak veya hiç ilgi duymamak.
  • Olumsuz geribildirim veya değerlendirme alma korkusu yaşamak.
  • Başkalarını beklemek, onlarla ilgilenecek veya onlar için bir şeyler yapacaktır.
  • Sorumluluklardan veya zor duygulardan kaçmak için madde kullanmaya yatkın olmak.

Peter Pan Sendromlu kişilerin genellikle davranışlarının bir sorun olduğunu düşünmediğini belirtmek önemlidir. Davranışlarının farkında olmayabilirler veya onları sorunlu olmaktan çok ‘normal’ olarak görebilirler.

Emdr Terapisi Nasıl Yapılır?

Emdr terapisi nedir? Eye Movement Desensitization and Reprocessing olarak açılmakta olup Amerika Birleşik Devletlerinde, psikoterapist Francine Shapiro tarafından geliştirilmiştir. Travma arkası terapi yöntemi olup psikotravmatoloji dalına bağlıdır.

EMDR, kişilerin rahatsızlık veren hayat tecrübeleri neticesinde gelişen semptomların çözülmesinde, duygusal sıkıntılardan kurtulmalarında kullanılan bir yöntemdir. Yöntem günlük hayatı etkileyen sebeplerin psikolojik kökenine iner. Bu bazen kişiler tarafından fark bile edilmeyebilir.

Esas sorun böylece tespit edildikten sonra, ona karşı duyarsız olma hedeflenir. Böylece ona bağlı gelişen sorunlar da çözülür. EMDR terapisi ne için kullanılır oldukça geniş bir alana sahiptir. Bu bakımdan alkol ve madde bağımlılığı, depresyon, uyku bozukluğu ve yeme bozukluğu gibi durumları da içerisine alır.

Emdr Terapisi Nasıl Yapılır?

Emdr terapisi nedir sorusu, aynı zamanda nasıl uygulandığına yönelik de sorulmaktadır. Bu teknikte ilaç kullanılmamakta, hipnozdan da yararlanılmamaktadır. Uygulama esnasında beyinde yer alan adaptif bilgi işleme mekanizması kullanılır.

Gözler sağdan sola hareket ettirilmek suretiyle, beynin yarım kürelerine çift yönlü uyarımlar yollanır. Benzer olarak kulaklık yardımıyla ses, ellere titreşim de uygulanabilir. Eğer çocuklara uygulanacaksa, sıklıkla omuz ve dizlere dokunmak suretiyle yapılır.

EMDR terapisi nasıl yapılır önce hazırlık ile başlar. Danışan kişinin, zihninde anıyı canlandırması istenir. Böylece duygulara yoğunlaşma sağlanır. Yalnızca geçmişte değil aynı zamanda gelecekte de çalışabilir.

Uyuglama süresi standart olmayıp danışana göre farklılık arz eder. Yaşantısı, anıyı nasıl yorumladığı büyük bir etmendir.

Emdr Terapisi Nasıl Yapılır?

EMDR Kime Yapılabilir?

EMDR terapisi kimlere uygulanır? Bu sorunun cevabı oldukça geniştir. Bu listede yer alan bazı durumlar şu şekildedir;

Performans kaygıları

  1. Stres
  2. Cinsel işlev bozuklukları
  3. Fobiler
  4. Kronik ağrılar
  5. Fibromiyalji
  6. Migren
  7. Yas
  8. Kaygı bozuklukları
  9. Panik bozukluk
  10. Kompleks travmalar cinsel ya da fiziksel taciz

Temel olarak EMDR terapisi nedir talep eden her hastaya uygulanabilir. Belirli bir yaş aralığı bulunmamakla beraber, çocuklar için gerekli eğitimi almış terapistler tarafından uygulanmalıdır.

EMDR Ne Kadar Sürer?

EMDR tedavisi kaç seans sürer? EMDR yaptırmak isteyenler, bu soruyu sıklıkla düşünmektedir. Bu bazen 1-2 seans, bazen de 15-20 seans olabilmektedir. Bu durumu etkileyen temel faktörler şöyledir;

  1. Tekli ve çoklu travma ağları
  2. Terapi motivasyonun düzeni
  3. Terapiste güven ve açık olunması
  4. Terapi beklentileri
  5. Yaşam kalitesi

Bunun yanı sıra terapist tarafından belirtilen durumlara da dikkat edilmesi süreyi etkileyen, önemli bir unsurdur.

Sosyal anksiyete nedir?

Sosyal anksiyete nedir? Sosyal fobi olarak da adlandırılan bu durum insanlar ile etkileşimi gerektiren toplumsal durumlarda, meydana gelen kaygı bozukluklarını eler alır. Kişilerin diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirilme, küçük düşme korkusundan ileri gelir. Günümüzde birçok kişi yaşamakta olup hayat kalitesini olumsuz etkilemektedir.

Sosyal anksiyetenin ağırlığı her bireyde değişir. Bazen topluluk karşısında konuşmak, mevki olarak yüksek biriyle buluşmak gibi hafif tipler görülür. Bazen de hemen her sosyal etkileşimde görülen ağır tipleri vardır.
Bu kapsamda selam vermek, market alışverişi yapmak ve diğer birçok basit işlem bile yoğun kaygılar oluşturabilir.
Sosyal anksiyete geçer mi incelendiğinde gerekli tedaviler ile normal düzeylere çekilebildiği görülmektedir.

Sosyal Anksiyete Nasıl Anlaşılır?

  • Günümüzde birçok kişi buna sahip olsa da aslında bu rahatsızlığa sahip olduğunu bilmez. Bu konuda bir takım fiziksel belirtiler vardır. Ana hatlarıyla bunlar,
  •  Baş dönmesi,
  •  Kalp atışlarının hızlanması,
  •  Kas gerginliği,
  •  Mide bulantısı,
  • Nefes almada zorluk,
  •  Terleme,
  • Titreme,
  •  Zihnin boş olduğunu hissetmek,
  • Yüz kızarması şeklindedir.Sosyal anksiyete nedir aynı zamanda insanların bulunduğu ortamlardan, sosyal durumlardan kaçınmayı da içine alır. İnsanlarla iletişim halinde olmak yaşantının bir gereği olduğu için hayatı olumsuz etkiler.

 

  • Sosyal Anksiyete Neden Olur?Sosyal anksiyete nedir kadar neden olduğu da büyük bir önem taşımaktadır. Buna sebep olan tek bir durum yoktur. Meydana gelmesinde genetik faktörler de büyük önem taşır. Ayrıca aile bireyleri arasında sosyal fobisi olan şahıslar varsa diğer kişilerde de kendini gösterebilir.Bunun yanı sıra beynin korku yanıtı kısmını kontrol eden amigdala bölümü aşırı aktifse de fobi meydana gelebilir. Anksiyete bozukluğu, sıklıkla 13 yaş civarında kendini gösterir. Zorbalık, dalga geçilme ya da kötüye kullanım öyküleri ile bağlantılı olabilmektedir. Bunun yanı sıra sosyal ansiyete neden olur hakkında utangaç mizahlı çocuklar, yetişkinliğe geçtiğinde risk altındadır. Baskıcı, kontrolcü ebeveynlerin çocuklarında da yüksek bir risk taşımaktadır.

    Sosya Anksiyeteyi Ne Tetikler?

    Sosyal anksiyete belirtileri kendini farklı durumlarda gösterir. Bunlardan bazıları aşağıda olduğu şekildedir;
    1. İnsanların ilgi odağı olmak
    2. Yemek yerken ya da bir şey yaparken izlenmek
    3. İnsanlarla göz teması kurmak
    4. Halk içinde telefon görüşmesi yapmak
    5. Halk içinde yemek yemek
    6. Kalabalık bir ortama sonradan girmek
    7. Resmi ortamda bir şeyler söylemek zorunda olmak
    8. Kalabalık içinde ondan bahsedilmesi ya da eleştirilmesi
    9. Kalabalık bir ortamda diğer kişilere tanıtılmak

    Sosyal anksiyete nedir farklı tetikleyici durumlara da sahiptir. Ancak tanının konulabilmesi için fiziksel muayene yapılmakta, özel testler uygulanarak kaygı düzeyi ölçülmektedir. Böylece belirtiler hangi durumda, ne sıklıkla görüldüğü de ortaya çıkar.

Çift terapisinde ne yapılır?

Çift terapisinde ne yapılır?

İnsan ilişkileri karşılıklı olarak anlaşmaya dayanır. Arkadaşlıklar, evlilikler ve insanlar arasındaki özel ilişkiler bu kapsamdadır. Her ne kadar sürekli sorunsuz bir şekilde devam etmesi istense de zamanla sorunlar meydana gelebilir. Lakin kişiler aralarındaki ilişkiyi sonlandırmak istemiyorsa evlilik terapisi olarak da adlandırılan çift terapisine gidilmelidir. Buna kişilerin kendi katılabileceği için her iki tarafın ortak katılması ya da her iki bireyle ayrı görüşülmesi mümkündür. Terapi herkese özel olarak sunulmaktadır.

Bu terapilere sadece evliler değil arkadaşlar ve sevgililer de katılabilmektedir. Eğer sevdiğiniz bir insanla sorun yaşıyorsanız ancak çözemiyorsanız, çift terapisine neden gidilir bu noktada size çözüm sunmaktadır. Böylece problemlerin ortadan kaldırılması mümkündür.

Çift Terapisi Hangi Alanlarda Çalışır?

Çift terapisinde ne yapılır temel olarak kişileri inceleyerek, uygun çözümler sunmayı hedeflemektedir. Bu bakımdan çalışma alanı oldukça geniştir. Bunlardan bazıları maddeler şeklinde verilebilir;

1. İlişkisel travmalar
2. Evlilik öncesi danışmanlık
3. Lohusalık depresyonu
4. Eşler arasında iletişim sorunları
5. Aldatma
6. Boşanma kararsızlığı
7. Psikolojik ve fiziksel travmalar
8. Orijin aileler üzerinden meydana gelen sorunlar
9. Cinsel sorunlar
10. Ayrılık ve boşama
11. Yas süreci
12. Ebeveynlik rolleri, çocukların yetiştirilmesi
13. İlişki bağımlılığı
14. Evlenme korkusu
15. Evlilikte kıskançlık
16. Geçmişte yaşanan ilişkisel travmalar

Bunlar aynı zamanda evlilik terapisine kimler gider sorusuna da bir yanıttır. Eğer bu gibi durumlar varsa, çift terapisi almanız mümkündür.

Çift Terapisi Hangi Durumlarda Alınır?

Çift terapisine ne zaman gidilmeli? Bu soru büyük bir önem taşır. Eğer küçük bir sorun bile kişilerin arasında çözülemiyorsa, ufak bir sorun bile günlerce tartışmalara neden oluyorsa bu terapi alınmalıdır. Ayrıca şu gibi durumlar da başvurulması gerekir;

1. İlişkinin kalitesinin arttırılması
2. Birlikte karar vermenin güçleşmesi
3. Göç, ayrılık, evlilik planlama gibi önemli kararlar alınması
4. Dışarıdan bir görüşe gerek duyulması
5. Güvenme zorlukları
6. Desteklenmiş hissedilmemesi
7. Eskisi gibi eğlenceli, romantik olunmaması
8. Aynı kavga uzun süre ediliyorsa
9. Eşinize gereksinimlerinizi iletemiyorsanız

Bu maddeler çoğaltılabilmektedir. Ancak teme olarak karşınızdaki bir insanla sorun yaşıyorsanız ve artık çözülemeyen bir noktaya gelmişse başvurmanız önerilmektedir.

Çift Terapisi Nasıl Yapılır?

Çift terapisinde ne yapılır? Bu terapide kullanılan farklı yöntemler vardır. Bazı uygulamalarda tüm aile üyeleri tek bir seansta bir araya gelir. Lakin çoğu zaman terapistler aile üyelerinin birini ya da her ikisini, ayrı seanslarda görür. Çocuk merkezli bir uygulama söz konusuysa öğretmenleri, rehberlik servisi ile görüşmeler de yapılabilmektedir.
Seanslar, duruma göre farklılık arz etmektedir. Ancak 8 ile 24 seans arası değişir. Her biri 50 dakika süreye sahiptir. Böylece sorunların tespit edilmesi ve çözüme kavuşturulması amaçlanmaktadır.

İlişkilerde Aynı Döngüler Kader mi?

Neden hep aynı ilişkilerin içinde kendimizi buluruz? Mesela aldatılmak, değersizleştirilmek, sömürülmek sıradanlaşmışsa..
Hayatımızda kısır döngüler varsa kendimize dönüp şu soruyu sormak yardımcı olabilir;
“Neden böyle oluyor? Bunun bir anlamı olabilir mi? Bu kısır döngü bana ne söylemeye çalışıyor?”
Bu tekrar tekrar yaşanılanların bizim için anlamını merak etmek. Kendimizi, seçimlerimizi merak etmek. Bu merak ile yeni, farklı adımlar atabilir, bu döngüleri kırabiliriz.
Çoğu zaman çocukluğumuzda öğrendiğimiz, deneyimlediğimiz, içine doğduğumuz ilişkiler ve ilişki dinamiklerini tekrarladığımızı fark ederiz. Bu bizim suçumuz değildir, tanıdık ve bildiğimize çekiliriz. Adeta o sahneyi yeniden kurarız. Bu belki ilk bakışta kadersel ve çok acı gelse de kendimize dair merak duygusunu devreye soktuğumuzda gizli bir fırsattır; değişim için, döngüleri kırmak için. Neye ihtiyacımız var, neden bunlar oluyor ancak bu yolla görebilir ve ancak bunu gördükten sonra hangi yeni adımları atmamız gerektiğini bilebiliriz.
Yaşadıklarımızı anlamlandırdıkça, özellikle geçmiş ile bağlantılar kurdukça, neyi neden yaptığımızı anladıkça bir değişim ve dönüşüm başlar. Daha farklı adımlar atarken, yeni deneyimler ararken buluruz kendimizi. Her küçük farkındalık ve adım çok değerli, kartopu etkisi yapabilme fırsatı yaratır.
Hayat yolculuğunda kendimize dair merak duygusunu kaybetmeyelim ve bu anlam arayışında kendimize nazik, şefkatli kalalım. Bunların bir anlamı olmalı dediğimizde değişime bir adım daha yakınız.
oyun terapisinin çocuklar üzerinde etkisi

Oyun Terapisinin Çocuklar Üzerinde Etkisi

Oyun terapisi çocuklar için kullanılan bir terapi çeşitidir. Çocuklar bazı durumlarda duygularını göstermek için yeterli zihinsel, bilişsel ve sosyal beceriye sahip olmayabilirler. Bu seanslar normal bir oyun gibi görünse de aslında bundan çok daha fazlasıdır. Oyun terapisi bir nevi çocuğun, kendisini daha rahat ifade edebilmesinin oyun ve oyuncaklarla sağlanmasıdır.

Yetişkinler gibi her şeyi anlatamayan ve ihtiyaçlarını söylemeyen çocuklar için oyun terapisi özel bir terapi çeşitidir. Dolayısıyla bu şekilde duygularını daha açık anlatabilir ve yaşadıkları bir sorun var ise, o problemin çözümü amaçlanır. Bununla beraber çocuğun kişisel gelişimine katkı sağlayarak ona birçok şey kazandırır.

Bu terapi yöntemi çocuğa, oyun yolu ile özgüven ve cesaret katarak, içe kapanıklığı ortadan kaldırır. Ek olarak çocuğun yaşadığı travmatik olayların üzerinde bulunduğu etkileri azaltır. Çocuğa güven duygusunu ve uyum becerisini tekrardan kazandırır. Bunlara ek olarak;

  • Bazı durumlar karşısında daha fazla sorumluluk alabilme eğilimine sahi olurlar.
  • Yaratıcı problem çözme becerileri geliştiriler.
  • İnsanlarla empati yapma ve saygı duyma eğiliminde bulunurlar.
  • Kaygı azalır
  • Aile ilişkileri gelişir ve sosyal becerileri artış gösterir
  • Kendilerine olan saygı gelişim gösterir.

Oyun Terapisi Ne Zaman Tercih Edilmeli?

Çocukta aşağıdaki maddelerde bulunan durumlardan birisi bile gözlemleniyor ise, çocuğun problemi çok büyümeden oyun terapistine başvurmanız gerekmektedir. Bu durumların çözümü için oyun terapisi sıklıkla 2 ve 11 yaş aralığındaki çocuklara uygulanmaktadır. 2 yaş aralığı genellikle çocuğun oyun oynamaya başladığı dönemdir. 11 yaşından büyük çocuklar da bazı durumlarda yaşadığı probleme göre oyun terapisi tercih edebilir.

  • Herhangi bir sebepten dolayı travma
  • Şiddet veya cinsel istismar varsa
  • Aile içerisinde meydana gelen ayrılık ya da kavga
  • Konuşmama
  • Uyum problemi
  • Evlatlık durumu
  • İçe kapanıklık ve özgüvensizlik
  • Sebepsiz korkular
  • Ebeveyn kaybı
  • Kardeşlerinden birini kıskanma
  • Uyku, tuvalet, yemek yeme problemleri
  • Saldırganlık, agresif ve kızgınlık belirtileri
  • Hiperaktivite ve dikkat eksikliği
  • Öğrenmede zorluk çektiğinde
  • Endişe ve depresyon belirtileri
  • Aile tarafından ihmal edilme
  • Okulda veya sınıfta arkadaşları ile problemli davranışlar sergilediğinde
  • Otizmli çocuklarda
  • Anne ve babanın boşanması veya yakın bir aile bireyinin vefat etmesi hallerinde

Oyun Terapisi Teknikleri

Oyun terapisi seansı haftada 1 şeklinde ortalama 30-60 dakika süreyle yapılmaktadır. Ebeveynlerin merak ettiği sorulardan biri ise oyun terapisi kaç seans sürer? Sorusu olmaktadır. Buna bağlı olarak çocuğun kaç seansa ihtiyacının olduğu, terapiye ne derece iyi yanıt verdiğine bağlı olarak değiştiğini söylemek doğru olacaktır.

Oyun terapisinde seanslar, genellikle çocuğun kendini huzurlu ve güvenli hissettiği ortamlarda gerçekleşmektedir. Terapinin gerçekleştiği oda ve oyuncaklar özel olarak seçilmektedir. Oyuncakların ve materyallerin hepsi birbirinden farklı manalar taşımaktadır. Oyun esnasında günlük yaşantısında ifade etmekte zorlandığı duyguları rahatça ifade edebilmesine aracı olur. Oyun terapisi teknikleri ise genel olarak şu şekildedir:

  • Su ve kum oyunları
  • Lego oyunları
  • Sanat ve el işleri
  • Dans ve daha yaratıcı hareketler
  • Kukla, maske oyuncak hayvanlar
  • Öykü anlatımları
  • Çocuğun bir kâğıda resim çizerek veya sorular sorarak ilerlemesi istenebilir. Çocuğun bireysel haline bağlı olarak yukarıda bulunan bir oyun yöntemi tercih edilir. Çocuğun tanınması ve sorunlar ile nasıl başa çıktığını görmek, ona bu konuda yardımcı olmak için büyük rol oynar.
  • Çocuğun birden fazla oyuncaklar ile ne tür etkileşimde bulunduğu ve davranışları seanslar arasında çok şeyi ortaya çıkarabilir. Oyun bu konuda yatıştırıcı bir mekanizma olarak, iyileştirici ve sorun çözücü olarak kullanılabilir.

Oyun terapisi eğitimi hakkında detaylı bilgi için https://www.psikoaktif.com/event/oyun-terapisi-egitimi/ sayfamızı ziyaret edebilir, bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Oyun Terapisi Uygulayıcı Eğitimi

Oyun Terapisi Çocuğa Ne Kazandırır?

Çocuklar kendilerini bir yetişkin gibi rahat ve anlamlı şekillerde ifade edemezler. Onların en özgür oldukları, rahat oldukları ortamlar oyun ortamlarıdır. Kendilerini ifade etme ve hayatı anlamlandırabilme yolları da şüphesiz oyunlar ve oyuncaklardır. İç dünyalarında yaşadıkları duygu durumlarını (öfke, kıskançlık, yalnızlık, korku vb.) oyunlarına yansıtırlar. Çocuklar oyuncakları tutuş şekli, oyuncaklara davranış şekli ve kurduğu oyunlar ile kendilerini anlatır aslında. Oyunlar çocuğun dilidir diyebiliriz. Bu oyunları doğru bir şekilde anlamlandırmak ise oyun terapisi ile mümkündür.

Oyun Terapisi Nedir?

Çocukların davranış biçimlerini anlayabilmek onları doğru yönlendirebilmek için oyun terapisi önemli bir detaydır. Bu davranışları anlamlandırmak için kullanılan yöntemlerden biri de oyun terapisidir.

Oyun terapisi, çocukları ve onların kendilerini oyunla ifade etmelerini bir uzman yardımıyla anlayabilmektir. Terapist bir dedektif gibi çocuğu ve oyununu gözlemleyerek çocuğun her hareketini anlamlandırır. Çocuğun belki bir durumu, olayı veya kendisini anlatma çabasına karşılık verir. Terapist tüm bunları yapabilmek için öncelikle çocuğun güvenini kazanmalıdır. Çocuk güvenli ortamında rahatça duygularını oyuna yansıtabilir. Bu güvenli ortamda tutarlı davranmak ve belli sınırlar çizmek gerekir. Terapist oyun terapisi sürecinde aile, çocuk bakımında yer alan yetişkinler ve gerekirse öğretmenleri ile iş birliği halinde olmalıdır.

Oyun Terapisi Hangi Çocuklara Uygulanır?

Çocuklar, oyuncakları ile oynamaya ve dış dünyaya karşı farkındalıkları geliştiklerinde oyunları anlam kazanmaya başlar. Oyunlarına kaygı bozuklukları, kardeş kıskançlığı, uyum sorunları, duygusal problemler, uyku sorunu, alt ıslatma, altına yapma, okul problemleri, ebeveyn ile iletişim sorunları, istismar, şiddet, taciz, yalnızlık, özgüven sorunları ve genetik bazı sorunlarını yansıtırlar. Bu sorunları oynadıkları oyuna yansıtabilmeleri de 2 yaşından itibaren başlar.

2-12 yaş aralığındaki çocuklar kendilerini en rahat şekilde oyun oynarken ifade ederler. Bu yaş aralığındaki çocuklar için oyun terapisi etkili bir yöntemdir.

Oyun Terapisi Neden Gereklidir?

Çocukların kendilerini bir yetişkin gibi koltukta oturarak, yaşantılarını ve duygularını anlatmalarını bekleyemeyiz.

Oyun terapisi, çocukların dilinden kendi dünyalarını anlamanın en etkin yoludur. Çocuk seans sırasında bir yandan oyun oynayarak eğlenirken bir yandan da terapiste sesini duyurmaya çalışır. Örneğin çocuk terapi esnasında terapiste karşı agresif tavırlar sergiliyorsa ve silah, kelepçe, askerler vb. gibi oyuncaklara yöneliyorsa bu çocuğun agresif duygularının boşaltılmasını sağlar. Aynı zamanda çocuğun bu davranışların kök nedeni ebeveynler ve aile büyükleri ile araştırılıp bir çözüm ve iyileştirme yolu bulunur. Terapi esnasında sınırlar koymak da çocuğun kendini kontrol etme alışkanlığı geliştirmesini sağlar. Terapist tutarlı davranarak bu davranışların da kontrol altında olmasını sağlar. Bu nedenle Oyun Terapisi çocukları onların yöntemleri ile anlamanın en sağlıklı yoludur.

Oyun Terapisi Çocuklara Ne Kazandırır?

Oyun terapisinin çocuklara neler kazandıracağı şu şekilde sıralanabilir…

  • Çocukların gelişimi esnasında yaşadıklarını, karşılaştığı sorunları ve duygularını anlamayı sağlar.
  • Çocukların kendilerini tanımalarını, kendi duygularını keşfetmelerini ve duygularını kontrol edebilmelerini sağlar.
  • Çocukların özgüven sorunlarının çözmesine yardımcı olarak onların daha sağlıklı bireyler olmalarında çok büyük rol oynar.
  • Oyun terapisi ile çocuklar ihtiyaçlarını daha iyi anlayarak kendilerini daha iyi ifade edebilirler.

Terapi uygulanan çocukların problemlere yaklaşımı gelişir ve problem çözebilme yetileri artar. Çocukların iç dünyalarındaki çatışmalarını kontrol altına alabilmelerini ve onların gelecekte sağlıklı birer bireyler olmalarını sağlar.

Oyun terapisi eğitimi hakkında detaylı bilgi almak için https://www.psikoaktif.com/event/oyun-terapisi-egitimi/ sayfamızı ziyaret edebilir, bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Boşanmada Çocuk Psikolojisi

Bazı evliliklerin sonu boşanma ile bitmekte ve bu durumdan çiftler etkilendiği gibi çocukları da çokça etkilenmektedir. Çocukların yetişkin bireylere göre yaşadıkları durumlarla baş etme becerileri daha zayıf olduğu için burada ebeveynlere çok iş düşmektedir. Sürekli yaşanan anlaşmazlık ile bunların beraberinde getirdiği gürültü ve kavga gibi sorunlar çocuklar üzerinde daha fazla travmaya yol açmaktadır. Bundan dolayı bu ortamın boşanma ile giderilmesi sağlıklı olsa da çocuklar aynısını hissedememektedir. Burada da anne ve babaların bu süreci çocuğunun en rahat şekilde atlatabileceği hale dönüştürmesi gerekmektedir.

Boşanma kararı alındıktan sonra bu karar çocuklara her iki ebeveyn tarafından birlikte anlatılmalı ve kendilerine eşit derecede söz hakkı tanımları gerekmektedir. Eğer her iki taraf için de bu zor ise bir psikolog eşliğinde söylemekte doğru bir seçim olmaktadır.

Boşanma Sürecinde Ebeveynlerin Yapması Gerekenler

  • Eşinizi Çocuğunuza Kötülemeyin: Ebeveynlerin boşanma aşamasında eşlerini çocuğuna kötülemesi çocuğun psikolojisi üzerinde olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Fakat anne babalar duygularını arkadaşları ile paylaşmaktansa bir diğerini kötülemeden ve olumsuzluk yaratmadan çocuk ile paylaşması, çocuğun boşanma kararını kabul etmesini daha kolay bir hale getirmektedir.
  • Çocuğunuzun Düzenini Değiştirmeyin: Çocuklar etrafında olup bitenleri ve çevrelerindeki kişilerin duygularını takip etmekte, bunlara da bir tepki vermektedir. Boşanma sürecinde çocuğun günlük rutinini, yaşadığı yeri ve okulunu değiştirmemek çok önemlidir. Çünkü bu aşamaya vereceği tepki yaşadığı karmaşayla doğrudan bağlantılıdır.
  • Çocuklarla İletişiminizi Kesmeyin: Bu süreçte çocukları sınırlandırmamak ve baş etmek için oluşturdukları savunma mekanizmalarını engellememek gerekmektedir. Duygularını ifade etmek için onlara zaman tanınmalı ve hatta bunun için cesaretlendirilmelidirler. Bu aşama ebeveynler için de zor geçtiğinden dolayı çocuklarla iletişim kopukluğu yaşayabilmekte ve onların ne söyledikleri ile çok fazla ilgilenmeyebilmektedirler. Fakat çocuklar ne hissettiklerini anne ve babalarıyla paylaşmaz, duygularıyla yüzleşmezse bu durum onlarda depresyon, ayrılık endişesi ve kişilik sorunları meydana getirebilmektedir.
  • Yalnız Kalmayacaklarını Hissettirin: Boşanma sürecinde ortaya çıkan belirsizlikler, çocuklar üzerinde bir korku ve endişe yaratmaktadır. Bu yüzden çocuğa önceden düzeniyle ilgili rahatlatıcı bilgiler verilmeli ve anne babasının sürekli olarak çocuğuyla olacağı, onu bırakmayacağı devamlı bir şekilde anlatılmalıdır.
  • Üzüntülerine Anlayış Gösterin: Çocuklar bu süreçte çok fazla üzüntü yaşamaktadır. Ailesini bir bütün olarak gördükleri için eski hallerine aşırı özlem duyacaklardır. Bundan dolayı onların üzüntülerine anlayış gösterilmeli ve sağlıklı olanın bu karar olduğunu düzgün ifadelerle anlatılmalıdır.

Boşanma Sonrası Yapılması Gerekenler

Boşanma aşamasının çocuklar üzerinde yarattığı en büyük etkilerden birisi, çocukların kendilerini suçlamalarıdır. Bu suçlayıcılık ailelerin ifadeleri sonucunda ortaya çıkabileceği gibi çocukların kendi hayal alemlerinden de kaynaklanabilmektedir.

Anne ve babası boşanmış olan çocuklarda öfke duygusu da gözlemlenmektedir. Bu öfkelerini ise kavga etmek ve bağırmak gibi çeşitli dışa vurumlar ile yansıtabilmektedirler. Benmerkezci yapıyı barındıran çocuklar, çevrelerinde gelişen olaylara karşı bir suçluluk ve sorumluluk hissetmektedir. Bundan dolayı anne babasının boşanmasının da kendi davranışlarından dolayı olduğunu düşünmektedir. Boşanma olayının anne ile babanın kendi kararı olduğu doğru bir şekilde aktarılmalı ve suçlayıcı ifadelere konuşmalar arasında hiçbir şekilde yer verilmemelidir.

Bazen anne-babalar, ebeveynlikten de boşanmış gibi davranabilmekte ve çocuklarından uzak kalabilmektedir. Bu durumun ise çocuklar üzerinde yıkıcı bir etkisi olmaktadır. Bundan dolayı her bir ebeveynin kendi evlerinde çocuklar için ayrı bir oda kurması son derece önemlidir.

Bazen boşanma aşmasından sonra çocukların kendileriyle baş başa kalacak bolca zamanları olmakta ve bundan dolayı yalnızlık duygusunun içine çekilebilmektedirler. Bundan dolayı ailelerini bir araya getirme hayalleri için çok fazla zamanları olmaktadır. Evden ayrılan ebeveynin kendisini terk ettiği düşüncesi engellenmeli ve anne-baba çocukla daha fazla zaman geçirmelidir. Yaşanılan bu ayrılığın aile olmalarını etkilemeyeceği anlatılmalıdır.

Bazı çocuklar boşanmada okula gitmek istememek ya da önceki yaşlarda görülebilecek davranışlara başvurabilmektedir. Bu davranışları desteklemek ileride ebeveyne karşı bağımlılık yaratabilir. Bütün bu süreçlerin daha kolay bir hale dönüşmesi için bir psikologdan yardım alınması oldukça iyi olacaktır.

Daha fazla detaylı bilgi için https://www.psikoaktif.com/hizmetler/iliski-evlilik-aile-terapisi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

 

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?

Anksiyete denilen psikolojik rahatsızlık “kaygı bozukluğu” olarak da bilinmektedir. Yaygın aksiyete bozukluğu özellikle 21. yüzyılda, insan yaşam şartlarının kökünden değişmesi ile artış göstermiştir. 2019-2022 yılları arasında gerek pandemi gerekse başka nedenler dolayısı ile pek çok genç ve yetişkinde daha sık görülmeye başlanmıştır.

Günlük hayatımızda zaman zaman kaygı yaşamamız normaldir. Çünkü zamanla karşılaştığımız olaylar hakkında veya maddi ve manevi anlamda gelecek hakkında endişe duyabiliriz. Günlük yaşamda kaygı yaşamanız normal olmakla birlikte, aşırı miktarda kaygı varsa psikolojik bir durum olarak kabul edilebilir. Anksiyete bozukluğu olan kişilerde günlük yaşamda karşılaşılan durumlardan yoğun ve kalıcı bir kaygı ve korku vardır. Panik ataklarda da kendini gösterebilir. Bu aşırı kaygı ve panik hali günlük aktivitelerin devamını kesintiye uğratır. Hava durumu tahmin edilemediği için kontrol edilmesi ve yönetilmesi zordur. Bu durumun belirtileri çocuklukta ve gençlikte başlayabilir ve yetişkinliğe kadar devam edebilir. Yetişkinlikten sonra azalma eğilimi gösterirler. Anksiyete çeşitleri kendi içinde dallara ayrılır. Bunlar:

  • Sosyal anksiyete bozukluğu
  • Genelleştirilmiş anksiyete
  • Ayrılık anksiyetesi
  • Spesifik fobiler

Anksiyete Nedir?

Kaygı denilen şey, aslında insan beyninin o anki durumda karar verebilmesini sağlayan mekanizmayı tetikler. Fakat elbette fazla kaygı, yani anksiyete bozukluğu oldukça zararlı ve günlük yaşamı kısıtlayan bir durumdur. Toplumun %18’i anksiyete bozukluğu sorunu yaşamaktadır ve sorunun artış derecesi giderek artmaktadır. Endişeli bir kişi her zaman en kötü senaryoyu düşünür ve bu düşünceler onun kontrolünde gerçekleşmez. Anksiyete bozukluğu taşıyan bir kişinin sosyal hayatı sürekli endişe ve olmayacak senaryoların kafada kurulması ile kesintiye uğrayabilir. Bu durumda ruh sağlığınız bozulabilir ve günlük işlerde veriminiz düşebilir, etkilenenlerin yaşam kalitesi önemli ölçüde düşer.

İstatistiklere göre, anksiyete bozuklukları kadınlarda erkeklerden daha yaygındır. Kaygı, aşırı korumacı bir tavırla yetiştirilen çocuklarda ve çevresinden sürekli olumsuz tepkiler alan, bastırılan kişilerde ve ataerkil toplumlarda daha sık görülür. Çocukluk deneyimleri, travma ve mutsuzluk artar, aynı zamanda kaygı riski de artar. Ailede veya sevdiklerinizde bu rahatsızlığın olması, sizde ortaya çıkmasında da etkendir. Çünkü bu bozuklukta genetik geçiş mümkündür.

Anksiyete Belirtileri, Tanı Yöntemleri ve Tedavisi

Anksiyete bozuklu pek çok farklı şekilde kendini gösterse de en yaygın belirtiler şunlardır:

  • Gerginlik, huzursuzluk, panik hali,
  • Nefes darlığı,
  • Ağız kuruluğu,
  • Ciddi bir şey oluyormuş gibi endişelenme,
  • Kalp ritminin hızlanması,
  • Aşırı terleme,
  • Ellerde titreme,
  • Odak ve konsantrasyon sorunları,
  • Hazımsızlık sorunları,
  • Tetikleyici ortam, kişi ve etkilerden kaçınma,
  • Uyku problemleri bu sorunun ana belirtiler olarak kabul edilebilir.

Belirtileriniz olduğundan eminseniz, doktorunuz fizik muayene yapacak ve ardından tıbbi geçmişinizi bilgilerle dolduracaktır. Bunu tetikleyebilecek belirli sağlık koşullarını ekarte etmek için belirli testler yapmak gerekebilir. Bütün bunlar hastalığın teşhisi için önemlidir. Doktorunuz gerekirse sizi bir psikiyatrist, psikolog veya başka bir ruh sağlığı uzmanına sevk edebilir. Bu uzmanlar, anksiyete bozukluğunuz olup olmadığını anlamak için çeşitli sorular sorabilir, belirli araçları kullanabilir veya testler yapabilir. Bir diğer önemli nokta da belirtilerinizin ne kadar süredir var olduğu ve ne kadar yoğun olduğudur. Kaygınız, günlük hayattan zevk almanızı engelleyecek düzeyde ise bir uzmana başvurmak faydalı olacaktır.

Anksiyete tedavisinde kişinin durumuna göre çeşitli tedavi yöntemleri kullanılabilir. Bu yöntemler genellikle anksiyeteyi olumlamaya çevirme, anksiyete rahatsızlığının kökenine inme, kişiye telkinde bulunma ve o anki kaygıyı bastırma yöntemi olarak ilaç tedavilerinden oluşmaktadır. Bu yöntemler

  • Psikoterapi
  • Bilişsel Davranış Terapisi (BDT)
  • İlaç tedavisi

Daha fazla detaylı bilgi için https://www.psikoaktif.com/hizmetler/bireysel-psikoterapi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Panikatak ve Panik Bozukluğu Arasındaki Fark Nedir?

Panikatak ve panik bozukluğu rahatsızlıkları aynı anlama geliyor gibi gözükse de psikiyatri sözlüğünde farklı anlamlar taşımaktadır.

Panikatak, aniden, hızla yükselen ve beklenmedik anda başlayan yoğun duyguların yüklü olduğu ve kısa bir zaman diliminde gerçekleşen korku nöbeti diyebiliriz. Panikatak bireylerde ani bir şekilde başlayan kısa süreli vücutta uyuşma, terleme, çarpıntı, titreme, nefes darlığı, kalp krizi geçirme veya öleceğini hissetme gibi belirtileri gösteren bir rahatsızlıktır.

Panik bozukluğu ise, panik atakların tekrar etmesi durumu ve bireyin işlevsellik kaybına neden olması durumudur. Şunu belirtmekte fayda vardır ki panikatak tek bir rahatsızlık değildir. Tek bir atak veya arada bir yaşanan ataklar uykusuz kalma veya aşırı kafein tüketiminden de gerçekleşebilmekte olduğu gibi, birçok psikiyatri hastalığı (stres bozukluğu veya şizofreni vs. gibi) veya psikiyatri dışında başka rahatsızlıkların da (hipertiroidi, anemi vs. gibi) belirtileri gibi de ortaya çıkabilmektedir.

Panikatak ve Panik Bozukluk Arasındaki Fark Nedir?

Panikatak rahatsızlığı daha çok karşılaşılan ve sık yaşanan bir rahatsızlıktır. Panik bozukluğu ise panikatak rahatsızlığına göre daha az rastlanılan bir rahatsızlıktır. Panik ataklar uykusuzluk, çok fazla kafein tüketme veya aşırı yorgunluktan gibi basit nedenlerle ortaya çıkan belirtilerdir. Panik bozukluğu ise bir hastalıktır diyebiliriz. Tekrarlayan panik atakların da sebep olduğu başka belirtilerin de devam ettiği işlevsellik kaybına neden olduğu bir rahatsızlıktır.

Panikatak tek bir sefer herhangi bir sebepten başlayıp sona ererken, panik bozukluk hiçbir sebep yokken tekrarlayan birden fazla panik atağın olması ve bunun sonunda bireyin normal yaşamında işlevsellik kaybına yol açmaktadır. Bu rahatsızlığın teşhisi için beklenmedik zamanlarda birden fazla panikatak yaşamış olmak gerekir. Bu sebeple bireyler atakların tekrar yaşanabileceğini düşünür ve kaygılanır. Ayrıca birey ataklar sırasında yaşanabilecek olan olumsuz durumlara karşı kendine güvence olabilecek şeyler arama durumunda bulunur.

Panikatak yaşayan her bireye panik bozukluk tanısı koymak yanlış olacaktır. Lakin her panik bozukluğu tanısını alan bireyde panik ataklar görülebilir.

Panikatak ve Panik Bozukluk Kimlerde Görülebilir?

Panik ataklar bir bireyde yaşamı boyu %6 veya %10 şeklinde görülmektedir. Yaklaşık olarak söylemek gerekirse 10 kişiden 1’inde panikatak görülebilmektedir. Yani bu durumun yaşanma olasılığı yaygındır. Genelde panik ataklar ergenliğin sonu ve 30’lu yaşların başında görülmeye başlar.

Lakin her yaşta da başlama olasılığı bulunup, yaşı ilerlemiş kişilerde panikatak rahatsızlığı görülür ise bu rahatsızlığın altında başka tıbbı bir rahatsızlık söz konusu olabileceği için hastaneye başvurulup ayrıntılı bir muayeneden geçmek gerekecektir. Panik bozukluk erkeklere oranla kadınlarda daha fazla görebilmektedir.

Panik bozukluğu rastlanılan bireylerde de başka tıbbi rahatsızlıkların neden olabileceği düşünüldüğü için onların da hastaneye başvurarak ciddi ve ayrıntılı bir muayeneye girmeleri önerilir.

Daha fazla detaylı bilgi almak için https://www.psikoaktif.com/izmir-psikolog/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.