İnsan yeryüzünde varlığından beri doğanın yıkıcılığı karşısında sürekli bir hayatta kalma çabası içindedir. Bu çaba mücadeleyi gerektirir ve bu mücadele bazen kazanılırken bazen kaybedilir. Mücadelelerde yaralar alınması ise kaçınılmazdır.
Yaşamda izi silinemeyen ağır olaylar büyük korkuların, çaresizlik ve güçsüzlük duygusunun ortaya çıkmasına neden olur. Ağır olayları yaşayan kişiler duygularını, düşüncelerini yani ruhsal durumlarını tanımlarken travma olarak adlandırır. Hepimizin bildiği tanıma göre travma budur.
Amerikan Psikiyatri Birliği Psikiyatride Hastalıkların Tanımlanması ve Sınıflandırılması El kitabı yani DSM-V e göre ise travma “Gerçek bir ölüm veya ölüm tehdidi, ciddi yaralanma veya cinsel şiddete maruziyet” şeklinde tanımlanmakta.
Hepimizin birbirimizden farklı olmamızla beraber hepimizin ruhsal hassaslığı da birbirinden farklıdır. Bu yüzden kimimize göre normal görülebilen olaylar kimimizi çok derinden etkileyip kişi tarafından travma şeklinde adlandırılalabilir. Bununla beraber doğal afetler, kazalar, beklenmedik ölümler, ciddi ölümcül hastalıklara yakalanma, savaş-işkence-tecavüz travmaya yol açabileceği bilinen olaylardan bazılarıdır. Bu noktada yapılan araştırmalar göstermiştir ki insan eliyle yaratılar travmaların yıkıcı etkileri daha yüksektir.
Günümüz dünyasında travmalarımız geçmişten biraz daha farklı. Tarihsel olarak travmalar fiziksel acı eksenindeyken, bugün ise fiziksel acıdan ziyade bizi etkileme düzeyiyle ölçülmekte. Bundan dolayı bir ilişkimiz bittiğinde, işimizi kaybettiğimizde veya bir yakınımızı kaybettiğimizde kısaca bizi derinden etkileyen ve çaresiz hissettiren her duruma travma ismini verebiliyoruz.
Travmaya çeşitli şekillerde tepkiler veriyoruz. Bu tepkiler anormal bir duruma verilen anormal tepkiler oluyor ve bu gayet normal. Verilen tüm tepkiler bedenimizin ve zihnimizin bu durumdan kurtulmak için yaptığı mücadelenin bir sonucu. Bu tepkiler duygusal, zihinsel, fiziksel ve davranışsal boyutta olabilir. Bunlar;
Duygusal: Şok, korku, üzüntü, öfke, çaresizlik, suçluluk, utanç, umutsuzluk, değersizlik, kaygı, endişe, pişmanlık, karamsarlık, şüphe, güvensizlik, yetersizlik, yalnızlık
Zihinsel: İnkar, dikkat dağınıklığı, unutkanlık, rahatsız edici rüyalar, intihar düşünceleri, travmatik olaya dair çok canlı imgeler, travmayı yeniden yaşama, rüyada gibi algılama, çarpık/hatalı düşünceler
Fiziksel: baş ağrısı, göğüs ağrısı, mide bulantısı, kalpte/boğazda sıkışma, gürültüye karşı duyarlılık, iştah artması/azalması, nefeste darlık, yorgunluk, ağız kuruluğu, uyku problemleri, iştah artışı/kaybı, titreme, çarpıntı
Davranışsal: Ani ve/veya aşırı tepkiler verme, içe kapanma, kaçınma, kayıtsızlık, çok ağlama ya da ağlayamama, dikkatsizlik, düşünmeden risk alma, alkol ve madde kullanımı
Bazı durumlarda, olayın üzerinden zaman geçtiği halde tepkilerin yoğunluğu devam edebilir ve kişinin gündelik yaşamını sürdürmesini engelleyecek boyuta gelebilir. Olayın üzerinden bir ay geçtikten sonra hala devam eden travmayı yeniden yaşantılama, olayı hatırlatan yerlerden ya da durumlardan sürekli kaçınma, aşırı hassasiyet ve sinirlilik gibi aşırı uyarılma tepkileri Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) belirtileri olabilir.
Travmatik yaşantının açtığı yaraların iyileşmesi zaman alır. Bu, yaşanılan travmanın kabul edildiği ve buna eşlik eden yasın tutulduğu bir süreçtir. Yaşanılan kaybın telafisi mümkün olmasa da, bu sarsıcı deneyim ile baş etmeye çalışırız. Anormal deneyime verdiğimiz anormal tepkiler olay geçtikten sonra da etkisi sürdürüyorsa hâlâ diken üstündeysek diken üstünde olmak bizim günlük işlevselliğimizi bozuyorsa yardım almayı düşünebilirsiniz.
Kaynakça:
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/382265
https://www.journalagent.com/phd/pdfs/PHD-29392-REVIEW-INCI.pdf
https://www.bilgi.edu.tr/upload/tramva/
Son yorumlar