Kategori: <span>İzmir Psikolog</span>

Lohusa depresyonu nedir

Lohusa depresyonu nedir kadınların doğum sonrası başlayan ve ortalama 6 haftalık süreci kapsayan dönemine lohusalık denmektedir. Bilindiği üzere doğum, kadınlar için yeni bir hayat, yeni bir dönem ve zorlu süreçtir. Her kadın annelik duyguları ile hareket ederken hamileliği içerisinde de hassasiyetini arttırmaktadır. Çevrede gelişen olaylar, yaşanılan durumlara karşın duygusal davranabilmektedir. Bazı hallerde ise olayları yanlış anlama, stres ve kaygı yükselmesi de olmaktadır. Hamilelikte hormanal değişimler olduğu için bu dönemde aşılması durumlar olabilmektedir.

Lohusalık döneminde ne olur?

Ruhsal ve duygusal anlamda değişiklikler gözlemlenir. Burada önemli olan ilk destek eş ve yakın aile fertleri tarafından sağlanmalıdır.

Lohusalık döneminde kişinin bazı şeylerden uzak durması gerekmektedir. Hem vücut olarak hem mental anlamda yorgunluklar olmaktadır.

Sürekli misafir, akraba ziyaretlerinden kaçınmak,
Emziren anneler için sütün yetmeyeceğini düşünmek
Anne desteğini istememek
Gece ve gündüz uykusuzluk
Kilo problemi
Cinsellik

Saydığımız maddeler yaşanacak karşılaşacağınız durumlar olmaktadır. Lohusalık döneminden hemen hamilelik öncesine geçiş zaman alabilir. Endişe etmeden, kaygılanmadan yanınızda ailenizin de sevgisini desteğini alarak bu süreci geçirebilirsiniz.

Lohusa depresyonunu tetikleyen faktörler içerisinde hamilelik de önemlidir. Eğer hamilelik döneminde üzülme, duygu karmaşası, kaygı yaşamadıysanız iyi hamilelik geçirdiyseniz lohusalık dönemi de pozitif yönde geçecektir. Uzmanların görüşlerine bakıldığı zaman ergenlikten sonra hamile kalanlar da depresyon daha fazla görülmektedir. Lohusalık fiziksel ve zihinsel belirtiler vermektedir. Bunları sıralayacak olursak,

1. Yorgun hissetme, enerji yetersizliği,

2. Uyku hali, uykusuzluk, gece ve gündüz uyuma istekleri,

3. Yeme düzeninde oluşan bozukluklar( aşırı tüketim veya iştahsızlık )

4. Günlük reaksiyon gösterememe, bıkkınlık

5. Stres ve gerginlik hali

6. Cinsel isteksizlik.

Eğer sizde bu dönem içerisinde kendinizi yalnız hissediyorsanız, uzmanlardan destek almak için web sitemizde yer alan ietişim kanallarını kullanabilirsiniz.

Göz atabileceğiniz diğer makalemiz: Ruminasyon nedir

 

Boşanmada Çocuk Psikolojisi

Bazı evliliklerin sonu boşanma ile bitmekte ve bu durumdan çiftler etkilendiği gibi çocukları da çokça etkilenmektedir. Çocukların yetişkin bireylere göre yaşadıkları durumlarla baş etme becerileri daha zayıf olduğu için burada ebeveynlere çok iş düşmektedir. Sürekli yaşanan anlaşmazlık ile bunların beraberinde getirdiği gürültü ve kavga gibi sorunlar çocuklar üzerinde daha fazla travmaya yol açmaktadır. Bundan dolayı bu ortamın boşanma ile giderilmesi sağlıklı olsa da çocuklar aynısını hissedememektedir. Burada da anne ve babaların bu süreci çocuğunun en rahat şekilde atlatabileceği hale dönüştürmesi gerekmektedir.

Boşanma kararı alındıktan sonra bu karar çocuklara her iki ebeveyn tarafından birlikte anlatılmalı ve kendilerine eşit derecede söz hakkı tanımları gerekmektedir. Eğer her iki taraf için de bu zor ise bir psikolog eşliğinde söylemekte doğru bir seçim olmaktadır.

Boşanma Sürecinde Ebeveynlerin Yapması Gerekenler

  • Eşinizi Çocuğunuza Kötülemeyin: Ebeveynlerin boşanma aşamasında eşlerini çocuğuna kötülemesi çocuğun psikolojisi üzerinde olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Fakat anne babalar duygularını arkadaşları ile paylaşmaktansa bir diğerini kötülemeden ve olumsuzluk yaratmadan çocuk ile paylaşması, çocuğun boşanma kararını kabul etmesini daha kolay bir hale getirmektedir.
  • Çocuğunuzun Düzenini Değiştirmeyin: Çocuklar etrafında olup bitenleri ve çevrelerindeki kişilerin duygularını takip etmekte, bunlara da bir tepki vermektedir. Boşanma sürecinde çocuğun günlük rutinini, yaşadığı yeri ve okulunu değiştirmemek çok önemlidir. Çünkü bu aşamaya vereceği tepki yaşadığı karmaşayla doğrudan bağlantılıdır.
  • Çocuklarla İletişiminizi Kesmeyin: Bu süreçte çocukları sınırlandırmamak ve baş etmek için oluşturdukları savunma mekanizmalarını engellememek gerekmektedir. Duygularını ifade etmek için onlara zaman tanınmalı ve hatta bunun için cesaretlendirilmelidirler. Bu aşama ebeveynler için de zor geçtiğinden dolayı çocuklarla iletişim kopukluğu yaşayabilmekte ve onların ne söyledikleri ile çok fazla ilgilenmeyebilmektedirler. Fakat çocuklar ne hissettiklerini anne ve babalarıyla paylaşmaz, duygularıyla yüzleşmezse bu durum onlarda depresyon, ayrılık endişesi ve kişilik sorunları meydana getirebilmektedir.
  • Yalnız Kalmayacaklarını Hissettirin: Boşanma sürecinde ortaya çıkan belirsizlikler, çocuklar üzerinde bir korku ve endişe yaratmaktadır. Bu yüzden çocuğa önceden düzeniyle ilgili rahatlatıcı bilgiler verilmeli ve anne babasının sürekli olarak çocuğuyla olacağı, onu bırakmayacağı devamlı bir şekilde anlatılmalıdır.
  • Üzüntülerine Anlayış Gösterin: Çocuklar bu süreçte çok fazla üzüntü yaşamaktadır. Ailesini bir bütün olarak gördükleri için eski hallerine aşırı özlem duyacaklardır. Bundan dolayı onların üzüntülerine anlayış gösterilmeli ve sağlıklı olanın bu karar olduğunu düzgün ifadelerle anlatılmalıdır.

Boşanma Sonrası Yapılması Gerekenler

Boşanma aşamasının çocuklar üzerinde yarattığı en büyük etkilerden birisi, çocukların kendilerini suçlamalarıdır. Bu suçlayıcılık ailelerin ifadeleri sonucunda ortaya çıkabileceği gibi çocukların kendi hayal alemlerinden de kaynaklanabilmektedir.

Anne ve babası boşanmış olan çocuklarda öfke duygusu da gözlemlenmektedir. Bu öfkelerini ise kavga etmek ve bağırmak gibi çeşitli dışa vurumlar ile yansıtabilmektedirler. Benmerkezci yapıyı barındıran çocuklar, çevrelerinde gelişen olaylara karşı bir suçluluk ve sorumluluk hissetmektedir. Bundan dolayı anne babasının boşanmasının da kendi davranışlarından dolayı olduğunu düşünmektedir. Boşanma olayının anne ile babanın kendi kararı olduğu doğru bir şekilde aktarılmalı ve suçlayıcı ifadelere konuşmalar arasında hiçbir şekilde yer verilmemelidir.

Bazen anne-babalar, ebeveynlikten de boşanmış gibi davranabilmekte ve çocuklarından uzak kalabilmektedir. Bu durumun ise çocuklar üzerinde yıkıcı bir etkisi olmaktadır. Bundan dolayı her bir ebeveynin kendi evlerinde çocuklar için ayrı bir oda kurması son derece önemlidir.

Bazen boşanma aşmasından sonra çocukların kendileriyle baş başa kalacak bolca zamanları olmakta ve bundan dolayı yalnızlık duygusunun içine çekilebilmektedirler. Bundan dolayı ailelerini bir araya getirme hayalleri için çok fazla zamanları olmaktadır. Evden ayrılan ebeveynin kendisini terk ettiği düşüncesi engellenmeli ve anne-baba çocukla daha fazla zaman geçirmelidir. Yaşanılan bu ayrılığın aile olmalarını etkilemeyeceği anlatılmalıdır.

Bazı çocuklar boşanmada okula gitmek istememek ya da önceki yaşlarda görülebilecek davranışlara başvurabilmektedir. Bu davranışları desteklemek ileride ebeveyne karşı bağımlılık yaratabilir. Bütün bu süreçlerin daha kolay bir hale dönüşmesi için bir psikologdan yardım alınması oldukça iyi olacaktır.

Daha fazla detaylı bilgi için https://www.psikoaktif.com/hizmetler/iliski-evlilik-aile-terapisi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

 

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?

Anksiyete denilen psikolojik rahatsızlık “kaygı bozukluğu” olarak da bilinmektedir. Yaygın aksiyete bozukluğu özellikle 21. yüzyılda, insan yaşam şartlarının kökünden değişmesi ile artış göstermiştir. 2019-2022 yılları arasında gerek pandemi gerekse başka nedenler dolayısı ile pek çok genç ve yetişkinde daha sık görülmeye başlanmıştır.

Günlük hayatımızda zaman zaman kaygı yaşamamız normaldir. Çünkü zamanla karşılaştığımız olaylar hakkında veya maddi ve manevi anlamda gelecek hakkında endişe duyabiliriz. Günlük yaşamda kaygı yaşamanız normal olmakla birlikte, aşırı miktarda kaygı varsa psikolojik bir durum olarak kabul edilebilir. Anksiyete bozukluğu olan kişilerde günlük yaşamda karşılaşılan durumlardan yoğun ve kalıcı bir kaygı ve korku vardır. Panik ataklarda da kendini gösterebilir. Bu aşırı kaygı ve panik hali günlük aktivitelerin devamını kesintiye uğratır. Hava durumu tahmin edilemediği için kontrol edilmesi ve yönetilmesi zordur. Bu durumun belirtileri çocuklukta ve gençlikte başlayabilir ve yetişkinliğe kadar devam edebilir. Yetişkinlikten sonra azalma eğilimi gösterirler. Anksiyete çeşitleri kendi içinde dallara ayrılır. Bunlar:

  • Sosyal anksiyete bozukluğu
  • Genelleştirilmiş anksiyete
  • Ayrılık anksiyetesi
  • Spesifik fobiler

Anksiyete Nedir?

Kaygı denilen şey, aslında insan beyninin o anki durumda karar verebilmesini sağlayan mekanizmayı tetikler. Fakat elbette fazla kaygı, yani anksiyete bozukluğu oldukça zararlı ve günlük yaşamı kısıtlayan bir durumdur. Toplumun %18’i anksiyete bozukluğu sorunu yaşamaktadır ve sorunun artış derecesi giderek artmaktadır. Endişeli bir kişi her zaman en kötü senaryoyu düşünür ve bu düşünceler onun kontrolünde gerçekleşmez. Anksiyete bozukluğu taşıyan bir kişinin sosyal hayatı sürekli endişe ve olmayacak senaryoların kafada kurulması ile kesintiye uğrayabilir. Bu durumda ruh sağlığınız bozulabilir ve günlük işlerde veriminiz düşebilir, etkilenenlerin yaşam kalitesi önemli ölçüde düşer.

İstatistiklere göre, anksiyete bozuklukları kadınlarda erkeklerden daha yaygındır. Kaygı, aşırı korumacı bir tavırla yetiştirilen çocuklarda ve çevresinden sürekli olumsuz tepkiler alan, bastırılan kişilerde ve ataerkil toplumlarda daha sık görülür. Çocukluk deneyimleri, travma ve mutsuzluk artar, aynı zamanda kaygı riski de artar. Ailede veya sevdiklerinizde bu rahatsızlığın olması, sizde ortaya çıkmasında da etkendir. Çünkü bu bozuklukta genetik geçiş mümkündür.

Anksiyete Belirtileri, Tanı Yöntemleri ve Tedavisi

Anksiyete bozuklu pek çok farklı şekilde kendini gösterse de en yaygın belirtiler şunlardır:

  • Gerginlik, huzursuzluk, panik hali,
  • Nefes darlığı,
  • Ağız kuruluğu,
  • Ciddi bir şey oluyormuş gibi endişelenme,
  • Kalp ritminin hızlanması,
  • Aşırı terleme,
  • Ellerde titreme,
  • Odak ve konsantrasyon sorunları,
  • Hazımsızlık sorunları,
  • Tetikleyici ortam, kişi ve etkilerden kaçınma,
  • Uyku problemleri bu sorunun ana belirtiler olarak kabul edilebilir.

Belirtileriniz olduğundan eminseniz, doktorunuz fizik muayene yapacak ve ardından tıbbi geçmişinizi bilgilerle dolduracaktır. Bunu tetikleyebilecek belirli sağlık koşullarını ekarte etmek için belirli testler yapmak gerekebilir. Bütün bunlar hastalığın teşhisi için önemlidir. Doktorunuz gerekirse sizi bir psikiyatrist, psikolog veya başka bir ruh sağlığı uzmanına sevk edebilir. Bu uzmanlar, anksiyete bozukluğunuz olup olmadığını anlamak için çeşitli sorular sorabilir, belirli araçları kullanabilir veya testler yapabilir. Bir diğer önemli nokta da belirtilerinizin ne kadar süredir var olduğu ve ne kadar yoğun olduğudur. Kaygınız, günlük hayattan zevk almanızı engelleyecek düzeyde ise bir uzmana başvurmak faydalı olacaktır.

Anksiyete tedavisinde kişinin durumuna göre çeşitli tedavi yöntemleri kullanılabilir. Bu yöntemler genellikle anksiyeteyi olumlamaya çevirme, anksiyete rahatsızlığının kökenine inme, kişiye telkinde bulunma ve o anki kaygıyı bastırma yöntemi olarak ilaç tedavilerinden oluşmaktadır. Bu yöntemler

  • Psikoterapi
  • Bilişsel Davranış Terapisi (BDT)
  • İlaç tedavisi

Daha fazla detaylı bilgi için https://www.psikoaktif.com/hizmetler/bireysel-psikoterapi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Panikatak ve Panik Bozukluğu Arasındaki Fark Nedir?

Panikatak ve panik bozukluğu rahatsızlıkları aynı anlama geliyor gibi gözükse de psikiyatri sözlüğünde farklı anlamlar taşımaktadır.

Panikatak, aniden, hızla yükselen ve beklenmedik anda başlayan yoğun duyguların yüklü olduğu ve kısa bir zaman diliminde gerçekleşen korku nöbeti diyebiliriz. Panikatak bireylerde ani bir şekilde başlayan kısa süreli vücutta uyuşma, terleme, çarpıntı, titreme, nefes darlığı, kalp krizi geçirme veya öleceğini hissetme gibi belirtileri gösteren bir rahatsızlıktır.

Panik bozukluğu ise, panik atakların tekrar etmesi durumu ve bireyin işlevsellik kaybına neden olması durumudur. Şunu belirtmekte fayda vardır ki panikatak tek bir rahatsızlık değildir. Tek bir atak veya arada bir yaşanan ataklar uykusuz kalma veya aşırı kafein tüketiminden de gerçekleşebilmekte olduğu gibi, birçok psikiyatri hastalığı (stres bozukluğu veya şizofreni vs. gibi) veya psikiyatri dışında başka rahatsızlıkların da (hipertiroidi, anemi vs. gibi) belirtileri gibi de ortaya çıkabilmektedir.

Panikatak ve Panik Bozukluk Arasındaki Fark Nedir?

Panikatak rahatsızlığı daha çok karşılaşılan ve sık yaşanan bir rahatsızlıktır. Panik bozukluğu ise panikatak rahatsızlığına göre daha az rastlanılan bir rahatsızlıktır. Panik ataklar uykusuzluk, çok fazla kafein tüketme veya aşırı yorgunluktan gibi basit nedenlerle ortaya çıkan belirtilerdir. Panik bozukluğu ise bir hastalıktır diyebiliriz. Tekrarlayan panik atakların da sebep olduğu başka belirtilerin de devam ettiği işlevsellik kaybına neden olduğu bir rahatsızlıktır.

Panikatak tek bir sefer herhangi bir sebepten başlayıp sona ererken, panik bozukluk hiçbir sebep yokken tekrarlayan birden fazla panik atağın olması ve bunun sonunda bireyin normal yaşamında işlevsellik kaybına yol açmaktadır. Bu rahatsızlığın teşhisi için beklenmedik zamanlarda birden fazla panikatak yaşamış olmak gerekir. Bu sebeple bireyler atakların tekrar yaşanabileceğini düşünür ve kaygılanır. Ayrıca birey ataklar sırasında yaşanabilecek olan olumsuz durumlara karşı kendine güvence olabilecek şeyler arama durumunda bulunur.

Panikatak yaşayan her bireye panik bozukluk tanısı koymak yanlış olacaktır. Lakin her panik bozukluğu tanısını alan bireyde panik ataklar görülebilir.

Panikatak ve Panik Bozukluk Kimlerde Görülebilir?

Panik ataklar bir bireyde yaşamı boyu %6 veya %10 şeklinde görülmektedir. Yaklaşık olarak söylemek gerekirse 10 kişiden 1’inde panikatak görülebilmektedir. Yani bu durumun yaşanma olasılığı yaygındır. Genelde panik ataklar ergenliğin sonu ve 30’lu yaşların başında görülmeye başlar.

Lakin her yaşta da başlama olasılığı bulunup, yaşı ilerlemiş kişilerde panikatak rahatsızlığı görülür ise bu rahatsızlığın altında başka tıbbı bir rahatsızlık söz konusu olabileceği için hastaneye başvurulup ayrıntılı bir muayeneden geçmek gerekecektir. Panik bozukluk erkeklere oranla kadınlarda daha fazla görebilmektedir.

Panik bozukluğu rastlanılan bireylerde de başka tıbbi rahatsızlıkların neden olabileceği düşünüldüğü için onların da hastaneye başvurarak ciddi ve ayrıntılı bir muayeneye girmeleri önerilir.

Daha fazla detaylı bilgi almak için https://www.psikoaktif.com/izmir-psikolog/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

İzmir Psikolog

En Başarılı Psikologlar İzmir

İzmir’in en başarılı psikologlarından Alsancak’da yüz yüze terapi alabilirsiniz.

İzmir’den veya İzmir dışından online psikolog randevusu oluşturabilirsiniz.

İzmir psikolog randevu talebi ile internette arama yapanlar için, alanında uzman psikologların hizmet verdikleri çalışma alanları, psikologlar hakkında yazılmış yorumlar gibi birçok gerekli bilgi sitemizde yer almaktadır. Teknoloji kullanılmadan psikolojik destek arayışı kişilerin zaman kaybetmesine neden olabilmektedir. Çoğu zaman da bireyler, eriştikleri ilk psikolog ile görüşmekte ve tam sonuç alamamaktadır. Sağlıklı bir danışan-psikolog ilişkisi için doğru tercihlerin yapılması çok önemlidir. İzmir’deki psikologlar hakkındaki bilgilere sitemizden ulaşabilirsiniz.

İzmir Psikolog ücretleri, İzmir Psikolog seans fiyatları için telefonla bilgi alabilirsiniz.

İzmir’e yakın şehirlerde yaşayanlar da İzmir’de psikolog yardımına başvurabiliyorlar. İzmir’de psikologlara ulaşabilmek diğer illere göre daha kolaydır. Psikolojik yardım arayan kişiler İzmir’de psikolog aramaları ile hızlı bir şekilde profesyonel desteğe ulaşabilmektedir. Psikolojik konuların çözümlenmesinde zaman oldukça önemlidir. Yaşanan sorunların sürelerinin uzaması maalesef çoğu zaman kişilerin yaşam kalitesinin düşmesine sebep olabilmekte ve kişileri zor durumda bırakabilmektedir. Bu nedenle kişilerin hızlı bir şekilde İzmir’de en iyi psikologları arama girişimleriyle, en iyi psikologlara ulaşmaları ve etkili bir psikolog desteği almaları çok önemlidir.

İzmir Psikolog Randevusu, Çocuk-Ergen-Yetişkin Bireysel Terapi, Aile Terapisi ve Evlilik Danışmanlığı hizmetlerimiz için lütfen randevu alınız.

Tel: 0 (232) 421 12 48 – GSM: 0 542 739 36 33

Ergenlik Sorunları

Sosyal Fobi Tedavisi

Sosyal Fobi Tedavisi İzmir’de merkezimizde uzman psikologlarımız tarafından yapılmaktadır. Sosyal fobi terapileri sosyal fobinin aşılmasında çok etkilidir.

  • Sosyal Fobi Terapisi İzmir randevu için bizimle iletişime geçiniz.

Sosyal fobi nedir?

Sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu korkusu, performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme veya küçük düşme korkusunun yaşanması durumuna sosyal fobi veya sosyal anksiyete bozukluğu adı verilir. Sosyal fobik kişi bu korkunun yaşanmasından kurtulmak için bu tür sosyal ortamlara girmekten kaçınır. Kaçınma nedeniyle kişinin sosyal mesleki ya da aile yaşamı etkilenir.

Sosyal fobi terapileri sosyal fobinin aşılmasında çok etkilidir.

Sosyal fobi tedavisinde, sosyal beceri geliştirme eğitimleri de verilir.

Sosyal fobi dışında da pekçok farklı fobi durumları görülür. Genel olarak fobilere bakalım. Fobi, korkunun, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyen, bu anlamda kontrolden çıkmış halidir. Fobi kelimesinin, Yunanca Phobos kelimesinden geldiği düşünülürse, fobinin anlamı daha da netlik kazanır. Phobos, Yunan mitolojisinde dehşet tanrısıdır. Gerçekte korku yaratmayacak bir objeye, aktiviteye veya duruma karşı aşırı korku duyma ve kaçınma davranışında bulunmaya fobi denir. Fobik kişiler belli bir durum, nesne veya aktivite ile karşılaştığında aşırı anksiyete duyar.

Devamı

post partum depresyon doğum sonrası

POSTPARTUM DEPRESYON (DOĞUM SONRASI DEPRESYON)

Gebelik, doğum ve doğum sonrası süreçte doğum koçlarından destek alma eğilimi hızla artmaktadır. Doğum koçları, doğum koçluğu sertifikası alarak gebelere, doğum öncesi ve sonrası annelere destek vermektedir.

‘Çok beklenen o gün geldi çattı ve sabırsızlıkla beklediğim bebeğim birkaç saat sonra kucağımda olacaktı. Sancılarla birlikte içimde fırtınalar kopuyordu, evet geliyor artık. Dünyaya geldiğinde birbirimizi çığlıklarla karşıladık. Yo hayır, sevinç çığlığı değildi bunlar. Yeni bir hayatın ve beraberinde gelen ilk vedanın dayanılmaz acı çığlığıydı. O ağlıyordu ben ağlıyordum.  Devamı

enürezis yatak ıslatma

İDRAR KAÇIRMA NEDENLERİ ve TEDAVİSİ

İdrar kaçırma, gerek çocukluk döneminde gerekse erişkin dönemde sık görülen ürolojik sorunlardan bir tanesidir. Çocuklarda 5 yaşından sonra uykuda idrar kaçırma enürezis (nokturna) olarak adlandırılmaktadır. Çocuğun daha öncesinde en az 6 aylık kuru dönemi olmaması durumuna primer enürezis denir. Sekonder enürezislerinin çoğunun altında organik veya psikolojik bir sorun yatmaktadır  ( Öztürk E. ve Soygür T., 2013).

Devamı

psikologla görüşme

It is never to late to go to therapy

We define the goals and objectives of the counselling sessions in a very transparent manner to help patients overcome their problems quickly and effectively, and get the new lease of life they came looking for. We work with the patient as per their schedule, to fix an appointment that is mutually agreeable. We help you embrace life, the way it is meant to be.

Devamı