Makaleler

Evlilik İletişim

Evlilik Terapisi ve Evlilikte İletişim

Evlilik; karmaşık, sürekli değişen ve iki kişinin daha önce hiç karşılaşmadıkları sorunları beraberce çözmek zorunda oldukları bir ilişkiler sistemidir. Bu sistemin içinde eşin yanı sıra, yakınlar ve çocuklar yeni sorumluluklarla birlikte yeni iletişim alanları da oluştururlar. Bu yeni kurulan sistemin içinde, elbette çatışmalar, kızgınlıklar, sorunlar yaşanabilir. Ancak yaşanabilecek bu olumsuz olayların üstesinden gelmek doğru iletişim yöntemlerini kullanarak mümkündür. Evlilik terapisinde, evlilikte etkili iletişim becerilerinin eşlere kazandırılması çok önemli yer tutmaktadır.

Doğru iletişim için neler yapılmalı? 

Ne istediğinizi tam olarak bilin. Eşinizden şikayet edeceğinize, siz tam olarak ne istediğinizi söyleyin ve eşinizin buna tepkisinden hareket ederek yolunuza devam edin. Eşiniz sizin kafanızın içinde ne olduğunu bilemeyebilir. “Arkadaşlarımla görüşmemi neden engellemeye çalışıyorsun” yerine “arkadaşlarımla görüşüp görüşmeme kararı bana ait, bu konuya müdahale etmeni istemiyorum” ifadesi daha doğrudur ve ne istediğinizi eşinize anlatmak için daha iyi bir yoldur.

Tam olarak neyi kastettiğinizi açıklayın. Mesela eşiniz bir köşeye çekilmiş sessiz sessiz duruyor. Bu şartlarda “sen niye sinirlisin?” yerine “bir şeye mi sinirlendin?” demek daha akıllıcadır. Sinirli olmayabilir ve açılır derdini anlatır. Eğer sinirliyse konunun ne olduğunu konuşursunuz. Oysa, “niye sinirlisin?” demenizin altında “sen sinirlisin” düşüncesi yatıyor.

Eşinizi dinleyin. Bu kadar basit. Çoğu zaman eşinizin tek istediği onu dinlemenizdir. Eşiniz kendisini dinlediğinizden ve anladığınızdan emin olduğunda mesele kalmayacak.

“Sen” yerine “ben” kullanın. Hep geç kalıyorsun yerine  “beklemekten hoşlanmıyorum” veya “dağınıksın” yerine “senin dağıttığın eşyaları toplamaktan yoruldum” gibi. Kendinizi nasıl hissettiğinizden sadece siz sorumlusunuz!

Anlayışlı olun! Eşiniz bir fikri defalarca dile getiriyorlarsa “anlayış” arıyor demektir. Mutlaka sizin de onunla aynı fikirde olmanız gerekmiyor, onu anlıyor olmanız yetecektir.

Bir seferinde bir konuyu tartışın. Genelde bir tartışma sırasında ondan önceki on tartışmanın da hesabı ortaya çıkar. Bu durum işleri daha da zorlaştırır.

Eşinizle iletişiminizde; sözsüz davranışlarınızla “sen değerlisin”, “güvenilirsin” ve “sevilmeye layıksın” mesajlarını verilmelisiniz.

Hislerinizi değil, tepkilerinizi kontrol edin. Çatışmanın nedeni duygu değil, sizin o duygu karşısında verdiğiniz tepkidir. Sevdiği insan eve çok geç gelirse herkes sinirlenebilir, ama  bu hissi doğal karşılayıp konuşmak gerekir. Hissetmek, insan olmanın bir parçasıdır.

Doğru iletişim için nelerden kaçınmak gerekir?

Önemli konuları eşinizin işi başından aşkınken gündeme getirmeyin. Sizin birinci önceliğiniz belki de o sırada eşinizin birinci önceliği değil. Oysa siz, gerekli ilgiyi göstermediği sonucunu -yanlış da olsa- çıkaracaksınız. Her ikiniz için de uygun olan zamanı bekleyin, doğru zamanı yakaladığınızda konu orada çözülecektir. Yanlış zamanlama yüzünden çözümlenemediğinde problemler büyür.

Ön fikirli olmayın, yani eşinizi “peşin hükümle” haksız ilan etmeyin. Örneğin; “sen anlaşılmazsın” yerine “ben seni anlamakta zorlanıyorum” demeyi tercih edin. Bu ifade ile eşinizin savunmasını kırıp, onu açık olmaya teşvik edebilirsiniz. Eşinizin lafını ağzına tıkamaktansa cevap almaya bakın.

Talimat vermeyin. Eşinize isteklerinizi iletirken rica ifadeleri kullanın. Talimatla rica arasında fark vardır; talimat yerine getirilmezse cezası vardır. Örneğin, bir somurtma, sessizlik vb. Oysa ricaların cezası yoktur ve belki de bu yüzden rica ettiğinizde her şey daha kolay olur. Gerçek rica kimseye sorumluluk yüklemez.

Eşinize cevap vermek yerine tepki göstermeyi seçmeyin. Tepki vererek konuşmadan bir duyguyu iletirsiniz ancak ilettiğiniz mesaj eşiniz tarafından yanlış anlaşılabilir. Cevap vermek ise sözel bir eylemdir, konuşmaya davet eder. Hoşunuza gitmeyen bir şey olduğunda tepki değil cevap verin.  Böylece sorun, anlaşılmaz bir durum olmaktan çıkar. Tepki verirseniz karşılığında tepki alırsınız ve sonuçta hedeften uzaklaşırsınız.

Falcılık yapmayın. Bir insanı ne kadar yakından tanırsanız kafasından geçenleri o kadar rahat tahmin etmeye başlarsınız.  Ancak önemli konularda işin bu yönüne fazla güvenmemek gerekir. Yanlış tahmin ediyor olabilirsiniz. Konu önemliyse sormaktan çekinmeyin. Durum apaçık belli olsa bile, işin doğrusunu sormak, yanlış bir düşünceyle yola devam etmekten çok daha iyidir.

Söze “ama, hayır, yok, olmaz, niçin…” gibi kelimelerle başlamak iletişim için zararlıdır, bu nedenle bu ifadelerden kaçınmak gerekir.

İletişimde cinsiyet farkları

Eşinizle iletişiminizde önemli cinsiyet farklılıkları olduğunu göz önünde bulundurmalısınız. Bayanlar “duyguları, düşünceleri veya yaşananları bol bol paylaşmak” için iletişim kurarken; erkekler “bir bilgi vermek ya da bir sorun çözmek” için iletişim kurmaktadırlar. Ortada bir problem varsa; erkeğin tarzı “kendim hallederim”, bayanın ise “beraberce halletmeliyiz” şeklinde görülmektedir.

Erkekler, “sen benim hayatımın kahramanısın, sana güveniyorum” mesajlarını aldıklarında kendilerini “erkek” olarak en iyi hissetmektedirler. Kadınlar ise “sen benim hayatımdaki tek kadınsın, bu hayatı yalnız seninle geçirebilirim” mesajlarını aldıklarında kendilerini “kadın” olarak en iyi hissetmektedirler. Eşlerinden hediye aldıklarında erkekler için önce “ne işe yarayacağı”, sonra da ”kaç para olduğu” önemli iken, kadınlar eşlerinin kendilerine değer verdiğini hissettikleri için mutlu olurlar.

Empati

Empati kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyabilmesi ve onun düşünce ve duygularını anlaması ve bunu karşısındaki kişiye iletmesidir.

Eşinizle iletişiminizde empati kurabilmeniz için gerekli üç şart:

  1. Kendinizi eşinizin yerine koymalısınız, olaylara onun gözlüğü ile bakmalısınız. Onun gibi düşünüp, olayları onun gibi değerlendirmelisiniz.
  2. Empati kurmak için eşinizin duygu ve düşüncelerini doğru algılamalısınız.
  3. Empatik anlayışınızı eşinize, yüzünüzle, ifadelerinizle ve bedeninizle iletmeli, onu anladığınızı göstermelisiniz.

Evlilikte iletişimi geliştirmenin yolları

Eşiniz sizinle konuşmak istediğinde;

  • Susun
  • Eşinizi rahatlatın
  • Dinlemek istediğinizi gösterin
  • Dikkat dağıtıcı öğeleri uzaklaştırın
  • Eşinize empati gösterin
  • Eşinizle doğrudan göz teması kurun ve dinlerken sadece onun yüzüne bakın
  • Zaman tanıyın
  • Öfke ve olumsuz duygularınızı kontrol edin
  • Soru sorun
  • Eşinizin söylediklerine ilgi gösterin
  • Gerçek sorunun ne olduğunu duyana kadar yargıda bulunmayın
  • Eşinizin sözünü kesmeyin
  • Söylenenleri anlayıp anlamadığınızı kontrol edin
  • Sıranızı bekleyin, anladığınızı düşündüğünüz anda araya girmeyin, eşinizin bitirmesini bekleyin
  • Eşinizin söylediğinden ne anladığınızı bir cümleyle tekrarlayın (arkadaşlarımla çok fazla zaman geçirdiğimi düşünüyorsun, doğru mu?)
  • Yakaladığınızdan emin olursanız, eşinizin şikayeti, huzursuzluğu veya içinde bulunduğu durumla ilgili duygusunu dile getirin (anladığım kadarıyla bu duruma üzülmüşsün)
  • Yargılayıcı olmayın
  • Uygun aralıklarla “anlıyorum” “evet” anlamında baş sallayın
  • Eşinizin sözünü kesmeyecek biçimde “evet , anlıyorum” deyin

Siz eşinizle konuşmak istediğinizde;

  • Eşinize bir bilgi, duygu, düşünce, istek ya da ihtiyacınızı iletirken açık olun, net ifadeler kullanın
  • Eşinizin sizi doğru anladığından olun. Ne şekilde anladığını sorun, yanlışsa uygun bir şekilde düzeltin
  • Yanlış anlaşılmalara neden olabilecek kapalı ifadelerden ya da imalardan kaçının
  • Sözel olmayan mesajlara dikkat edin, beden dilinizle eşinize ne düşündürdüğünüzü ve ne hissettirdiğinizi anlamaya çalışın
  • Emir olarak algılanabilecek ifadelerin yerine rica sözcükleri kullanın
  • Yeteri kadar konuşun

İletişimi engelleyen faktörler

Öğüt vermek, çözüm getirmek, yönlendirmek:

Eşinizle konuşurken iletişimi kesen bazı mesajlar vardır;

“Şöyle yap, böyle yapma…”

“Bu şekilde hareket etmemelisin…”

“Yoruluyorum diye yakınacağına geceleri erken yat…”

“Bu kadar düzensiz çalışırsan, işlerini tabi yetiştiremezsin…” gibi cümleler, eşinizde direnç, yaratabilir, savunmaya itebilir. Genellikle öğüt vermek, tavsiyede bulunmak eşinizde baskı veya suçluluk duyguları uyandırarak, iletişimin kesilmesine veya yön değiştirmesine neden olabilir.

Yargılamak, eleştirmek, ad takmak:

“Sen zaten hep kolaya kaçarsın…”

“Bebek gibi davranıyorsun…”

“Şikayetten başka bir şey bilmezsin zaten…”

“Hiçbir fedakarlığa katlanmak istemiyorsun…”

Genellikle yargılama ve eleştirme tepkileri ile karşılaşan bir kişi, kendisini anlaşılmamış, itilmiş, haksızlığa uğramış ya da çaresiz hisseder. Bunun sonucunda iletişimi keser ya da öfkeyle karşılık verebilir.

Soru sormak, araştırmak, incelemek:

“Neden?…Sen ona ne yaptın?…O sana ne dedi?… Neden şunu söylemedin?…”

Genellikle soru, inceleme, nedenini arama gibi yaklaşımların içinde önyargı, eleştiri veya zorunlu çözüm önerisi bulunur, ayrıca konuşma sorulara cevap vermeye takılarak, yön değiştirip asıl konudan uzaklaşabilir. Sorularla yürüyen iletişimde, genellikle soru soranın nereye varmak istediğini diğer kişi anlayamadığından endişeye kapılabilir veya savunmaya geçebilir.

Teşhis koymak:

“Aslında sen öyle demek istemiyorsun…”

“Ben senin aslında neden öyle yaptığını biliyorum…”

“Aslında senin derdin başka…”

“Anlaşılan bir süre sana yardımcı olmamı isteyeceksin…”

“Bunları beni üzmek için anlatıyorsun…”

Bu tür yaklaşımlarda, kişi sanki eşinin niyetini, söylemek istediklerini çok iyi biliyormuş, onun kafasının içindekileri okuyormuş gibi bir tavır içine girdiğinden, eşini savunmaya ittiği gibi, sinirlenmesine, sabırsızlanmasına veya öfkeli cevaplar vermesine neden olabilir. Bu tür ifadelerle karşı karşıya kalan kişi kendisini kıstırılmış, yanlış anlaşılmış hissedebileceği için büyük olasılıkla iletişimi keser.

Teselli etmek, konuyu değiştirmek:

“Aldırma, boşver…”

“Düzelir canım, bunu dert etme…”

“Başka şeylerden konuşalım…”

“Olur böyle şeyler, geçer…”

“Bir kahve iç düzelirsin…”

“Aman sen de herşeyi ciddiye alıyorsun…”

Aslında teselli etmek çoğu zaman yararlıdır, ancak doğru olan eşinizi duyduğunuzu ve anladığınızı belirttikten sonra teselli vermenizdir. Söyledikleri duyulmadan, teselli ediliyormuş hissini yaşayan kişi, kendisini dinlenilmemiş, söyledikleri saçma bulunmuş ve anlaşılmamış hissedebilir. Önemsenmemiş veya tam olarak dinlenilmemiş olmaktan dolayı kızgınlık duyabilir. Genellikle, dinlemeden verilen teselli mesajları, konuşan kişide sorununun küçümsendiği duygusunu yaratabilir.

Eşinizle iletişiminizin engellere takıldığını düşünüyorsanız öncelikle kendi iletişim kurma biçiminizi gözden geçirin. Çünkü iyi bir dinleyici olmanın, diğer insanları dinlemenin ve anlamanın birinci şartı; kişinin öncelikle kendisini dinlemeyi ve anlamayı başarabilmesidir.

Bu yazı yorumlara kapanmıştır.