Anksiyete Tedavisi İzmir’de merkezimizde uzman psikologlarımız tarafından yapılmaktadır. Anksiyete Bozukluğu terapisi ile birlikte psikiyatrik değerlendirme de gerekebilir.
- Anksiyete Bozukluğu Terapisi İzmir randevu için bizimle iletişime geçiniz.
ANKSİYETE – KAYGI
Anksiyete hoş olmayan özellikleri ile diğer duygulanım şekillerinden ayrılan bir duygulanım şeklidir. Anksiyete, korku benzeri, hastalar tarafından iç sıkıntısı, kötü bir şey olacakmış hissi şeklinde tarif edilen bir duygu, uyarıcı bir sinyaldir.
Kişinin tehdit ile başa çıkması için gerekli önlemleri almasını sağlar. Korku da benzer bir uyarıcı sinyaldir; ancak anksiyete ile ayırt edilmesi gerekir. Korku, dış odaklı, belirli bir tehdide karşı bir yanıt iken anksiyete bilinmeyen, iç odaklı, çatışmalı tehdide karşı bir yanıttır. Dışarıdan gelen bir tehlike karşısında birey korku duyarken, içten gelen çatışma ve tehlikeler bunaltı yaratır.
Fizyolojik olarak ortaya çıkan bazı semptomlara baktığımızda çarpıntı, nefes almada zorluk, hızlı hızlı nefes alma, ellerde ve ayaklarda titreme, aşırı terleme gibi belirtilerin yanında psikolojik olarak ortaya çıkan semptomlar sıkıntı, heyecan, aniden çok kötü bir şey olacakmış hissi ve korkusu sayılabilir. Anksiyete, kişinin yeni koşullara uyumunu sağlayabilir hatta kişinin ruhsal gelişiminin daha üst basamaklara çıkmasında olumlu bir işlev görebilir. Anksiyete, uyum sağlayıcı, ruhsal gelişimi olumlu yönde geliştirici işlevi yanında, engelleyici işlev de görebilir. Bu olumsuz işlevlerine göz attığımızda; kişinin verimini düşüren, kişiler arası ilişkilerde bozulmaya sebep olan, sıklıkla titreme, çarpıntı, ağız kuruluğu, kas gerginliği gibi fiziksel belirtilerin de eşlik ettiği anksiyete durumları patolojik olarak değerlendirilmelidir. Aslında anksiyetenin ne zaman olumlu ne zaman olumsuz etkileyeceğini tespit etmek önem arz etmedir.
Mental bozuklukların tanısal ve sayımsal el kitabı, beşinci baskısı DSM-V şu anksiyete bozukluklarını bildirir: ayrılma kaygısı bozukluğu, seçici konuşmazlık (mutizm), özgül fobi, toplumsal kaygı bozukluğu (sosyal fobi), panik bozukluğu, agorafobi, yaygın kaygı bozukluğu, maddenin ilacın yol açtığı kaygı bozukluğu, başka bir sağlık durumuna bağlı kaygı bozukluğu, tanımlanmış diğer bir kaygı bozukluğu, tanımlanmamış kaygı bozukluğu.
Ayrılma Kaygısı Bozukluğu
Çocukluk döneminde çocuğun maruz kalması muhtemel reddedici tutumlar, ergenlik döneminde diğer yetişkinlerin alaycı tutumları, ceza verirken ebevenylerin ceza ile birlikte itici ve uzaklaştırıcı tutumları, çocuğun fiziksel veya psikolojik baskı altında tutulması, çocukluk çağında yaşanılan fiziksel gelişime bağlı cinsel oyunlara verilen abartılı tepki, aşırı korumacı tutum,ailenin kaygı seviyesinin yüksek olması, çocuktan istenilen ve birbirine karşıt düşen istekler ve bunun gibi benzer bir çok sebep, çocukta kaygının oluşmasına neden olabilmektedir. Ayrılma kaygısı çocuklar için bağlandığı kişilerden veya bir nesneden ayrılma, uzak kalma veya görememe durumu ile ilgili sıkıntılar, rüyalar görme durumu ve bu durumların çocuğun okul ve sosyal hayatındaki işlevselliğini düşmesi ile sonuçlanan bir psikopatolojidir. Ayrılma kaygısı bozukluğu yaşayan çocukların yetişkin dönemlerinde de devam edebileceği ve bu psikopatolojilerin yön değiştirip başka bir patolojiye dönüşebileceğini ileri sürmüştür. DSM-5’in yayınlanmasıyla, yetişkin bireyler için Ayrılma kaygısı bozukluğu, kişinin bağlandığı kişilerden ayrılma, uzak kalma veya görememe durumu ile ilgili, gelişimsel olarak uygun olmayan ve aşırı düzeyde bir kaygı ya da korku duyması durumu olarak tanı kriteri arasına girmiştir.
Panik Bozukluk
Panik Bozukluk, belirli bir durumla ilişkili olmayan sık yaşanan panik ataklar ve bu panik atakların tekrar geçirileceği endişesiyle karakterize bir bozukluktur. Panik atak, ani şiddetli bir endişe, dehşet, korkunç bir şey olacağı hissi ile karaterizedir. Panik atakları olan bireyin ataklar olmadığı zamanlarda, atağın geleceğine yönelik beklenti ve anksiyete yaşadığı bir klinik tablodur. Basitçe panik atak tanımı ölüm hissinin eşlik ettiği yoğun anksiyete atağıdır.
Panik atak sırasında görülen bulgular:
- Çarpıntı
- Terleme
- Titreme
- Nefes darlığı
- Boğulma hissi
- Göğüs ağrısı
- Ürperme
- Bulantı ya da karın ağrısı
- Baş dönmesi, ayakta duramama, sersemlik hissi
- Uyuşmalar
- Gerçek dışılık hissi (derealizasyon)
- Çıldırma korkusu
- Ölüm korkusu
Panik atak oluştuğu zaman durum ne olursa olsun, bireylerin kaçmak için yoğun bir dürtü hissettiklerini belirtmeleri şaşırtıcı değildir. Belirtiler çok hızlı oluşmakta ve 10 dakika içerisinde en yüksek düzeye ulaşmaktadır. Panik atağı, korku sisteminin yanlış ateşlenmesi olarak değerlendirebiliriz. Panik atak anında kişi, yaşamında ani bir tehdit olduğunda birçok insanın yaşadığı sempatik sinir sistemi uyarılmasının fizyolojik olarak benzerini yaşar. Kişi belirtileri anlamaya çalışır ancak belirtiler açıklanamaz.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu
Yaygın anksiyete bozukluğu (YKB), hemen her gün birçok olay ve etkinlik hakkında aşırı kaygı duymak olarak tanımlanabilir. Yaygın kaygı bozukluğu olan bireylerin endişeleri aşırı, kontrol edilemez ve uzun sürelidir. YKB olan kişilerin endişeleri birçok insanın endişeleri ile benzerdir: ilişkiler, sağlık, maddi konular, günlük sorunlar ile ilgili konularda endişe ederler. YKB’nin diğer belirtileri; odaklanma güçlüğü, kolay yorulma, kolay kızma, huzursuzluk ve kaslarda gerginliktir. En az 6 aylık bir sürede günlük olay ve etkinliklerin çoğu hakkında aşırı bir kaygı olması belirleyici kritlerlerden birisidir. Endişeye bu bulgulardan en az 3 tanesi eşlik etmektedir: Huzursuzluk, Kolay yorulma, Odaklanamama, İrritabilite, Kas gerginliği, Uyku bozukluğu.
Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi)
Sosyal anksiyete bozukluğu, başkalarının gözünün üzerinde olabileceği sosyal ortamlarda olma ya da sadece tanıdık olmayan insanlarla karşılaşıldığında yaşanan mantıklı olmayan, ısrarlı korkudur. Toplantılar, sözlü sunumlar, yeni insanlarla tanışma gibi durumlarda bulunma korkusu veya bu durumlarda utanabileceği korkusunun olması olarak tanımlanabilir. Bu bozukluk diğer fobilere oranla daha fazla sorunlara yol açma ve normal aktiviteleri daha fazla engelleme eğilimindedir. Sosyal kaygı bozukluğu olan bireyler genellikle değerlendirilebilecekleri durumlardan kaçınmaya çalışırlar ve kaygı belirtileri göstererek utanç yaşarlar. Sosyal kaygı bozukluğu olan bireyler aşırı korkuları nedeniyle genellikle yeteneklerinin daha altında olan işlerde çalışırlar. Birçoğu her gün sosyal durumlara baş etmekten ziyade daha az memnun oldukları ancak sınırlı sosyal taleplerde bulunan işlerde çalışmayı tercih ederler. Birçok çalışmada sosyal fobi tanılı kişilerin ebeveynlerinin, bu tanıyı almamış kişilerin ebeveynlerine göre çocuklarına daha az bakım verdiği, daha reddedici ve daha korumacı olduğu gösterilmiştir. Sosyal fobi genellikle geç çocukluk ve erken ergenlik döneminde başlar.
Agorafobi
Yunanca ‘’agora’’ ve ‘’phobos’’ kelimeleriden türetilmiş olan kelimenin Türkçe karşılığı ‘’pazar yeri korkusu’’dur. Panik bozukluk ile sıklıkla bir arada görülmesine karşılık DSM-5’te ayrı bir tanı olarak yer almıştır. Epidemiyolojik çalışmalarda farklı sonuçlar bulunmaktadır. Sıklıkla agorafobinin başlangıcı travmatik bir olayla tetiklenir. Agorafobik hastalar yardım almalarının zor olduğunu düşündükleri yerlerde bulunmaktan ve bu durumlarda panik benzeri atak geçireceklerinden korkarlar. DSM-5’e göre toplu taşıma araçlarında bulunma, açık yerlerde bulunma, kapalı yerlerde bulunma, sırada veya kalabalık ortamlarda bekleme, tek başına evden dışarı çıkma durumlarında yoğun bir korku veya kaygı duyarlar. Korku veya kaygı süreğen ve süreklidir.
Özgül Fobi
Özgül fobi, bir nesne ya da duruma karşı tekrarlayan, inatçı korkudur. Özgül fobilerde görülme sıklığına göre korkulan nesne ya da durumlar hayvanlar, fırtınalar, yükseklik, hastalık, yaralanma ve ölümdür. Kişi korkunun aşırı olduğunun farkındadır ancak yine de korkulan nesne ya da durumdan kaçınmak için büyük çaba harcar. DSM-5’e göre fobi kaynağı nesne ya da durum, neredeyse her zaman korku ya da kaygı doğurur. Fobi kaynağı nesne ya da durumdan etkin şekilde kaçınılır ya da yoğun bir korku ya da kaygı ile bu duruma katlanılır. Duyulan bu korku ya da kaygı, gerçek tehlikeye göre sosyokültürel anlamda orantısızdır. Duyulan korku ya da kaygı, işlevsellikte bozulmaya neden olur. DSM-5, farklı özgül fobi tiplerini kapsar: hayvan tipi (örümcek, böcek, köpek), doğal çevre tipi (yükseklik, fırtına, su), kan-enjeksiyon-yaralanma tipi (iğne, tıbbi girişimler), durumsal tip (uçak, asansör) ve diğer tip (yüksek sesler, özel giysili kişiler gibi). Her bir fobi tipinde anahtar belirti ise korku ya da kaygı belirtilerinin sadece özgül nesnenin varlığında ortaya çıkmasıdır.
Seçici Konuşmazlık (Selektif Mutizm)
Seçici konuşmazlık çocukluk döneminde başlayan ve çocuğun konuşabilme becerisinin olmasına ve bazı ortamlarda (örn. evde) normal olarak konuşmasına rağmen, konuşmasının beklendiği diğer bazı sosyal ortamlarda (örn. okulda) konuş(a)maması ile karakterize olan psikiyatrik bir bozukluktur. Seçici konuşmazlığın gelişimi genetik, mizaçsal, çevresel ve gelişimsel faktörlerin etkileşimi sonucunda olmaktadır. Seçici konuşmazlığı olan bireylerin ailelerinde hem seçici konuşmazlık hem de sosyal anksiyete bozukluğu öyküsünün sık görüldüğü bildirilmektedir
Madde İle İlişkili Anksiyete Bozukluğu
Madde ile ilişkili anksiyete bozukluğu, hem keyif verici maddelerin, hem de reçetelenen ilaçların kullanımı sonucu görülebilir. Bunların kullanımı, akut ve kronik anksiyeteye sebep olabilir. Belirtiler, madde kullanımı sırasında ya da madde kullanımını bırakmayı takiben 1 ay içerisinde gelişmiş olmalıdır. Madde ile ilişkili anksiyete bozukluğuna eşlik eden klinik belirtiler, kullanılan maddenin özelliğine göre değişmektedir.
Başka Bir Tıbbi Duruma Bağlı Anksiyete Bozukluğu
Hipertiroidi, hipotiroidi, hipoparatiroidi, vitamin B12 eksikliği, feokromasitoma, hipoglisemi, kardiyak aritmi gibi durumlar da anksiyete belirtilerine neden olabilir. Anksiyetenin birincil tıbbi nedeninin ortadan kaldırılması, anksiyete bozukluğu belirtilerinin belirgin olarak gerilemesini sağlar. Tıbbi bozukluk tedavi edildikten sonra anksiyete bozukluğunun uzun süre devam eden belirtileri artık birincil olarak değerlendirilmeli ve uygun tevdi yöntemi uygulanmalıdır.
Son yorumlar